368 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Hayatım boyunca okuduğum en güzel kitaplardan birisi. Türk olarak kendi askerimizin atalarımızın dedelerimizin yaşadıklarını nasıl kahramalıklar yaptığını destansı mücadelelerini o zamanların temiz anadolu insanımızın profini mükemmel bir şekilde bizlere sunan bir eser
Kumandanım Galiçya Ne Yana Düşer?
Kumandanım Galiçya Ne Yana Düşer?Kansu Şarman · İş Bankası Kültür Yayınları · 201115 okunma
Bu arada, bu acı ve insanı, kafasını bi yerlere vurduracak gelişmeler, şu diyaloglarla, biraz da olsa dağılıyor: "Ahmet, söyle bakayım, Avusturya neresidir?" "Evendim.Alaman gıralının memleketi." "Amma da yaptın ha, sen söyle bakayım İbrahim, Ahmet'in dediği doğru mudur?" "Ahmet doğru dimedi evendim." "Peki sen doğrusunu söyle." "Evendim. Alamanya, Avusturya gıralının memleketidir." "Seninki daha enfes oğlum!" Yahut: "Ali, söyle bakayım, Avusturya'nın başkenti neresidir?" "Vıy-ana evendim." "Ya Macaristan'ınki?" "Budu pişti." Çalışkan çocuğa ne dersin:Aferin! ''Acep bu Avusturya memleketinde bizim İstanbul kadar büyük şehirler var mı?" "Ülen sen ne diyon, geçen Boşnak Ahmet anlatıyordu, dinlemedin mi? Avusturya'nın köyleri bile bizim İstanbul'dan büyüktür..." "Bırak şu Boşnağı. Senin aklın kesmeyo mu ki, yedi düvelde İstanbul gibi bir şehir yoktur." Öteden birisi anlatıyor: "Bu Avusturya'da zorlu avratlar varmış derler." ''Bıırakın şu gök gözlü Frenk avratlarını be! Onların iyisi mi olur hiç? Sen kara Fadime'den geçme yine." Bir Konyalı soruyor: "Bizim Konya'nın divlek (kavun) zamanı geliyor. Acep orada da divlek bulunur mu ki?" Boşnak Ahmet cevap veriyor: "Hemşerim, orada kokoroz dedikleri mısırlı patatesten başka bir şey arama." O anda Mehmetçiklerin hepsinin birden canı sıkılıyor, kimi memleketinin üzümünü, kimi karpuzunu, kimi kavununu, şeftalisini, bin bir meyvesini anlatmaya başlıyorlar ve bu defa muhabbet kendi köylerine, kendi yurtlarına ve Fatma'lara doğru gidiyor.
Reklam
Ancak 15'inci Türk Kolordusu Alman ve Avusturya-Macaristanlı müttefiklerine bu desteğinin sonucunda, 12 000 Türk askerini ülkelerinin yüzlerce kilometre uzağında, hiçbir zaman Türk toprağı olmamış Galiçya'da yitirdi. Osmanlı Devleti bölgede müttefiklerine çok değerli bir katkı yapmakla birlikte aynı dönemde Kafkasya'da Erzincan'ı, Mezopotamya'da Kut ve Bağdat'ı ve Filistin'de Gazze'yi kaybetti.
Bu arada, bu acı ve insanı, kafasını bi yerlere vurduracak gelişmeler, şu diyaloglarla, biraz da olsa dağılıyor: "Ahmet, söyle bakayım, Avusturya neresidir?" "Evendim.Alaman gıralının memleketi." "Amma da yaptın ha, sen söyle bakayım İbrahim, Ahmet'in dediği doğru mudur?" "Ahmet doğru dimedi evendim." "Peki sen doğrusunu söyle." "Evendim. Alamanya, Avusturya gıralının memleketidir." "Seninki daha enfes oğlum!"
"Bizim oğlanlar, hele biyol beni dinleyin. Hincik şu trenle geçtiğimiz yer Bulgar gıralının memleketidir. Bulgar gıralı, Alaman gıralının emcesinin oğludur. Ondan kelli, sizin anlayacağınız muttafık olmuşlardır. Hinci Alaman bizim de muttafıkımız değül mü? Demek oluyor ki, Bulgar da bizim muttafıkımızdır. Emme velakin kafirin dostluğuna inan olmaz.
Mehmet, saf görünür ama, hiç martaval yutar mı, yaman bir kahkaha salıverdikten sonra, "Dehe gahpecikler" dedi, "yedi düvelin altını üstüne getireceksiniz gibi konuşuyorsunuz, şunun şurasında üç buçuk Bulgarsınız, hiç sulh sizin taarruzunuzla olur mu?"
Reklam
"Süt" kelimesinin her nedense Almanca ve Polakçasını birleştirerek "milihka" diye kullanır, mesela, "Bizim zabit süt istiyor. Siz de bulunur mu madam? cümlesini şöyle tercüme eder. "Madam. Bizim oficir ister milihka. İma sizde?"
undefined
Diger bir mektup! "...Bizim memlekette çizmeleri yalnız cendirmelerle askerler giyer zannederdik. Burada kadınlarda giyer. Buna karşılık burada kadınların geymesini hiç bilmedikleri bir şey vardır ki, o da dondur..."
Sayfa 48
Çanakkale'nin burun buruna cereyan eden kanlı harbini yaşamış fırkamız için, ateş hatları arasında 1000-1200 metre mesafe bulunan bu sakin harp mıntıkası, bir çocuk oyuncağı gibi geliyordu. Hakikaten de öyleydi.
Sayfa 53
Bazı şeyler vardır ki bir kanunla, bir emirle, bir düdük çalarak düzeltilebilir. Ama bazı şeyler vardır ki; kanunla, emirle, milletçe omuz omuza boğuştuğumuz halde düzelmezler. Fesi atar, şapkayı giyer adam; ama alnında fesin izi vardır. Siz, sarıkla gezmeyi yasaklarsınız. Kimse sarıkla dolaşmaz ama bazı insanların başındaki görünmeyen sarıkları yok edemezsiniz. Çünkü onlar zihniyetin içindedir. Zihniyet, binlerce yılın birikimidir. O birikimi bir anda yok edemezsiniz; boğuşursunuz onunla sadece... Yeni bir zihniyet, yeni bir ahlak yerleştirinceye kadar boğuşursunuz ve sonunda muvaffak olursunuz. Atatürk
Reklam
Türkiye'de herkesin milli ve dünyevi, modern ve demokratik bir terbiye alması esastır. Eğitimin milli olmasından maksat; gençleri, yaşayan bütün kurumları, düşünce ve idealleriyle milli topluma uydurmaktır. Dünyevi kelimesinden hedeflenen anlam, eğitimin laik olması, düşünceyi daraltan ve vicdan özgürlüğünü kıran her türlü dini etkiden uzak bulunmaktır. Modern deyimiyle, eğitimin, yöntemler ve teknikler bakımından en yeni bilimsel kurallara göre sürdürülmesi; demokratiklik ile de eğitim ve öğretimin bütün olanaklarından kadın-erkek tüm ulus bireylerinin eşit derecede yararlanması, serveti ve toplumdaki yeri ne olursa olsun her gencin yeteneği ve zekası derecesinde öğrenim görebilmesine hiçbir engelin konmaması düşünülmelidir. Mustafa Necati
Atatürk de, yurtdışına gidecek öğrencilere çektiği telgrafta şöyle diyordu: "Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum. Volkan olup dönmelisiniz."
Maarif Vekili Mustafa Necati
Aziz genç, önünde yeni ve feyizli bir ufuk açılmıştır. Bu ufka doğru çok kuvvetli bir şevk ve heyecanla atlayacağından eminim. Gideceğin ilim ve irfan diyarında yılmak bilmeyen hudutsuz bir azim ile çalışmak hem vazifen ve hem de borcundur. Bulunacağın yerlerde her şeyden azami nispette istifadeyi düşünmekle beraber, bir Türk gencine yakışacak bir surette hareket ederek etrafında bulunanların muhabbetini, takdirini kazanmalısın. Senin aziz vatanın birçok umutlar besleyerek ne azim ve fedakarlılıklarla gönderdiğini unutma. Ona göre çalış. Yolun açık olsun. Muvaffakiyetler dilerim. Maarif Vekili
Yarın milli bayramımız, gurbette milli bayram, ne hazin şey. Enver Ziya Karal / Tarihçi
Sayfa 110Kitabı okudu
Bir Mektubun Son Cümlesi
Müsaadenizle babacığım ellerinize sarılır, ruhumun bütün kudret ve hasretiyle öper öperim, babacığım, babacığım. Oğlunuz Sabahattin Eyüboğlu
Sayfa 127Kitabı okudu
113 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.