İlk defa felsefe okurken ben .d
Dindar sayılabilecek bir ailesi olan Kemal Tahir, Nâzım Hikmet, Kerim Sadi ve Mustafa Börklüce (Sarı Mustafa) gibi kişilerle tanıştığı 1935’lere değin rejimin –CHP’ye muhalif olan arkadaşlarıyla yumruk yumruğa kavga edip Mustafa Kemal Atatürk’ün fotoğrafını hep yanında taşıyacak kadar– samimi bir savunucusudur. Aynı yıllarda sol eğilimli Tan gazetesinde yazı işleri müdürü olarak çalışır. Türkiye solundaki kişilerle yakınlaşması da aynı döneme rast gelir. 1930’ların ortalarından itibaren içine girdiği çevrelerin tetiklediği dönüşümü 1935’te yazdığı bir mektupta, “Yarım yırtık bilgili kafama birçok kocaman meseleler yığdılar. Kant, Decart, Nietzsche, Engels, hatta Marks, bomboş kafamda koşmaca oynuyorlar. Demokrasi, Liberalizm, Komünizm, Bolşevizm, Faşizm, Hitlerizm, Emperyalizm fır dönüyor kafamda. Gözleri yeni açılan anadan doğma bir kör gibiyim,” sözleri ile niteler.
aynı benim kafamın içi
“Yarım yırtık bilgili kafama birçok kocaman meseleler yığdılar. Kant, Decart, Nietzsche, Engels, hatta Marks, bomboş kafamda koşmaca oynuyorlar. Demokrasi, Liberalizm, Komünizm, Bolşevizm, Faşizm, Hitlerizm, Emperyalizm fır dönüyor kafamda. Gözleri yeni açılan anadan doğma bir kör gibiyim,” Kemal Tahir