"Üç bin yılın hesabını göremeyen karanlıkta yolunu bulamaz; günü gününe yaşar ancak."
Goethe
Kitabın tanıtımındaki bu sözle incelemeye başlamak istedim. Goethe'ye bir yandan hak veriyorum; öte yandan da insan üç bin yılın hesabını görse dahi yolunu bulamayabilir hatta bembeyaz bir
Herkesin kendine uygun bir ahlak tanımı vardır. Kimine göre eşini aldatmak ahlaksızlık değildir, kimine göre karşı cinsten biriyle oturmak ahlaksızlıktır; bir kısım insan için kürtaj doğal bir hakken, bir kısım insan içinse cinayettir; evlilik dışı cinsellik bazıları için sıradan durumken, bazıları için normalleştirilmemesi gereken bir eylemdir.
Ama yalvarırım söyle bana, hayatın anlamı nedir?” “Bu çok zor bir soru. Cevabı kendiniz veremiyor musunuz?” “Hayır, çünkü onu bizzat keşfetmezsen hiçbir değeri yok. Peki, sence dünyada olma amacın ne?” Philip bunu kendine hiç sormamıştı, cevap vermeden önce bir an düşündü. “Ah, bilmiyorum: Herhalde insanın görevini yapması, becerilerini olabilecek
Kant’a göre, az ya da çok daima patolojik olan “normal” günlük eylemlerimizdir. Eylemlerimizi harekete geçiren bir şey - bizi ileriye sürmeye ya da arkadan itmeye hizmet eden - olduğunda patolojik biçimde hareket ederiz. Bu zorlayıcı güç için Kant Triebfeder, “dürtü” ya da “teşvik” genel terimini kullanır. En temel ihtiyaçtan en yüceltilmiş ve soyut fikré kadar her ne olursa olsun her şey böylesi zorlayıcı bir güce hizmet edebilir; bu kavramın genişlemesi bu şekliyle “normallik”
dünyasıdır. Bu nedenle patolojiğe alternatif normal olamaz; alternatif, daha ziyade, özgürlük, özerklik ve biçimsel iradî kararlılık gibi kavramları içine alır.