TAĞUT
Tağut, yeryüzünde İslâm Dîni'ne yani Allah'ın kanun ve yasalarına isyan ederek başkaldırmak sûretiyle haddi aşan ve aştıran, insandan devlete, güçten otoriteye, nefisten şeytana, puttan kâhine kadar, canlı veya cansız, soyut veya somut her türlü şeyin ortak adıdır. Bu mânâda tarihin her döneminde ve dünyanın her yerinde, aynı veya farklı yerlerde eş zamanlı olarak bir tane olabildiği gibi, işbirliği içinde birden fazla da olabilen tağut, aşırı derecede tuğyankâr olup, insanlar üzerinde ilâhlık iddia edip, onların dünya hayatını düzenlemeye kalkışan her şeydir. Zirâ tağut bir kimliktir. Küfrü, zulmü, fıskı, şerri, haksızlığı, adaletsizliği, putçuluğu, azgınlığı, sapkınlığı ve -zikretmekte aciz kaldığım- tüm kötülükleri ifade eden bir kimliktir. Bu kimlik çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Bazen kendini Fir'avun ilan eden -antik ya da çağdaş- bir yönetici, bazen de Komünizm vaya Demokrasi...adıyla azgın bir sistem ve kimi zaman da dindar kılığına girerek insanlara alemlerin Rabbi olan Allah'tan gayrısına ibadeti süslü gösteren bir belam... {Bkz: Abdullah Saîd el-Müderris.}
İşte bu yönetici Firavn’un dediği gibi açık bir şekilde: "Ben Allah’tan başka bir ilahım" demese bile bu ameliyle haddini aşmış ve ilahlık iddia etmiştir. Böylece tağut olmuştur. Onu inkâr etmek, onu tekfir etmek ve onu tekfir etmeyenleri tekfir etmek, onunla güç dahilinde savaşmak gereklidir. Zira Allah-u Teâlâ'nın haramını helal kılma konusunda kanun yapan, Allah-u Teâlâ’nın hükmüne muhalif hüküm koyan bu yöneticiye her kim bu konuda itaat eder, onu tekfir etmez veya onu tekfir etmeyenleri tekfir etmezse aynen onun gibi kâfir olur. Çünkü o kimse Allah-u Teâlâ'nın, bir kimsenin İslam’a girmesi için yerine getirilmesini farz kıldığı bir şartı ki bu tağutu inkârdır yerine getirmemiştir.
Reklam
"Tağutluk iki şekilde karşımıza çıkmaktadır: Bazı insanlar Allah'ın davetine kulak asmaz, kendi heva ve heveslerinden (kafalarından) hükümler koyarlar. Sonra da kanun ve din haline getirdikleri bu ilkeleri insanlara dayatırlar. İşte bu gibi kişi, kurum ve güç toplulukları tuğyan içinde olurlar ya da kendilerini tağut haline getirenlerdir."
Sayfa 219Kitabı okudu
Sana indirilene (Kur'ân) ve senden önce indirilen (kitaplara) iman ettiğini zannedenleri görmedin mi? İnkâr etmekle emrolundukları hâlde tağuta muhakeme olmak istiyorlar. Şeytan onları (hakka geri dönüşü zor) uzak bir saptırmayla saptırmak ister." - 4/Nîsa, 60 Bir Yahudi ile bir münafık arasında anlaşmazlık çıkar. Yahudi, Peygamber'in (sav) "emin" olduğunu bildiği için ona başvuralım der. Kendi aleyhine karar verileceğini bilen münafığın ise Yahudi ilim adamı Ka'b b. Eşref'e başvurmak istemesi (bazı rivayetlerde bir kâhine başvurmak istemesi) üzerine ayet iner. Bu ayet açık bir şekilde Allah ve Resûlü'nden başka hüküm veren ve kanun koyanların tağut olduğunu ifade eder. Öyleyse ister şahıs ister bir kurum (parlamento, aşiret) olsun Allah'ın kanunlarının dışındaki tüm kanunlar ve bu kanunları yapanlar tağutturlar.
İslam’ı gerçek anlamıyla hiç bir zaman anlayamamış,bu nedenle de kanun yapma yetkisinin sadece Allah’a ait olduğu inancını bilmeyen bir çok insan,Allah’ı sadece kainatın yaratıcısı olarak kabul eder ve bununla da Müslüman olduklarını zannederler.Onlar kişisel ve sosyal yaşantılarında Kur’an tarafından tâğut,put…olarak nitelenen kişilerce yapılmış kanunlara(insanların kanunlarına,beşeri kanunlara) tâbi olmaya,isteyerek devam ederler.Örneğin bütün hayatı boyunca Atası Cengiz’in kanunlarına tâbi olan ve uygulayan Hulâgu,halk tarafından müslüman bir hükümdar,ondan da öte,kendisine itaat edilmesi farz olan Ulu’l-emr olarak kabul edilir.Halbuki Hulâgu’nun yaşantısı da ölümü de küfür üzerine olur.O öldüğü zaman Moğol gelenekleri gereği kadınları da öldürülerek onunla birlikte gömülür.
Sayfa 333Kitabı okudu
Kim kendi hevasına göre yasama ve kanun koyma yetkisine sahip olduğunu iddia ederse ancak ilahlık iddiasında bulunmuştur. Her ne kadar dili ile böyle bir iddiada bulunmasa da fiili olarak ilahlık yetkisine yeltenmiş olur. Bilinmelidir ki hakimiyet yetkisini kendi üzerine görerek ilahlık iddiasında bulunanlar ister halktan bir tabaka, ister halkın hepsi, ister bir parti, isterse de bir kurul veya tek bir fert olsun değişmez. Bu iddia (kanunla yasa çıkarma iddiasının parlamentlerin elinde olduğu iddiası) Allah'ın kanun koyma yetkisine yeltenmektir ve şirktir. Sahibini dinden çıkarır ve tağut hükmüne sokar.
Sayfa 16
Reklam
43 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.