NOT: lütfen kopyalamayınız telif hakkı içerir!
Size yıllar önce tanıdığım ama hikâyesini henüz yeni öğrendiğim bir kadından bahsedeceğim. Bu kadınla bir mezarlıkta tanışmıştım. Ağlıyordu. Bir yakınını kaybetmişti sanırım. Yanına gittim ve baş sağlığı diledim. Yüzüme baktı, gülümsedi. Çok ama çok güzel gözleri vardı. İnsan gözlerine bakınca
241122
Sevgilim ben şimdi büyük bir kentte seni düşünmekteyim
Elimde uçuk mavi bir kalem, cebimde iki paket sigara
Hayatımız geçiyor gözlerimin önünden
Çıkıp gitmelerimiz, su içmelerimiz, öpüştüklerimiz
"Ağlarım aklıma geldikçe gülüştüklerimiz" Çiçekler, çiçekler, su verdim bu sabah çiçeklere O gülün yüzü gülmüyor sensiz
O
ELLERIMIZIN BÜYÜK BOŞLUĞU
Burası dünya ve biz artık çok sıkıldık
Alıp başımızı sana gelmek istiyoruz
Sana gelmek, orda kalmak istiyoruz
Çok unuttuk,hatırlamak istiyoruz
Başımızın okşanmasını, gözyaşımızın silinmesini,
Kolumuza girilmesini istiyoruz
Yağmurunu ve meleklerini, yeniden istiyoruz
Rüzgarın sesini,ırmağın sesini,
Dağların
Cemal Süreya'nın
"Nasıl bir his biliyor musun ?
Oda geniş ama sığamıyorsun,
Bak kapı orda ama çıkamıyorsun,
Pencere açık ama nefes alamıyorsun."
Dediği yerde olanlara selam olsun
SEVMEDİM.
Söze neden 10 üzerinden 1 puanı uygun gördüğümle başlamak, sanırım en iyisi olacak. Bu puan, yazarın tabi ki yeteneğine değil, çünkü bu zaten komik olur. Bu puan, bu kitabın bana ne kadar hitap ettiğine verildi, yani hiç ETMEDİ.
Beni rahatsız eden hususları sonlara doğru değinmek üzere bir kenara itip, kalan konularla ilgili birkaç