Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
O zaman günaydın diyoruz
İnsan üretilen malda üretilen eşyada çok düşük bir tüketim payı sahibi olduğunu hissettiği zaman sömürüldüğünün farkına ve bilincine varmaktadır.
Din", "para" tarafından beslendiği müddetçe din, paranın hizmetinde olacaktır.Halkın hizmetinde olamayacağı gibi, halkı dinin hizmetçisi olarak da görür. Ona avam gözüyle bakar, dinin kurtardığı insan gözüyle değil!
Reklam
Ancak kapitalizm'in insan ve eşya tabiatına zıt bir sosyal ve ekonomik sistem olduğunu pratiği göstermiştir.
Kapitalizm bir ekonomik ve sosyal sistem olarak varlığını muhafaza edebilmektedir.
Ortaçağdan sonra (Avrupa Toplumları) yeni bir döneme geçtiler, bilimin, teknolojinin ve ekonominin vazgeçilmez olduğunu öğrendiler ve daha sonra gelişme başladı!...
Din, bir toplumun ekonomik yönden kalkınmasını, gelişmesini sağladığı ve sosyal adaleti sağlayabilmek için gerekli tedbirleri aldığı zaman var olur.
Reklam
Ali başa geçtiğinde bütün ödeme sisteminin değiştirilmesini emrediyor. Nitekim ülkenin en büyük siyasi, askeri ve toplumsal şahsiyetine üç dinar verirken, bu şahısların hizmetkar ve kölelerine de üç dinar vermektedir. Tasavvuru bile mümkün olmayan bu pratik, bugün hangi sistemde mevcuttur...
Ekonomik ve maddi yönden yoksul olan toplumlarda, manevi boşluğun olacağından kuşku yoktur. Fakir toplumlarda ahlak ve din adına yapılanlar korkunç bir dini sapmadır; maneviyatla hiç bir ilgisi yoktur
Muaviye şöyle diyordu: "Bütün mal Allah'ındır/ Ebuzer de buna itiraz ediyor ve: "Sen bütün mal Allah'ındır diyerek, kendini Allah'ın unvanıyla bu mülkün sahibi olarak görüyorsun. Halbuki mal halkındır' demen gerekiyor." diyordu. Öyle ki böyle bir yorum, malikiyetin yapısı konusunda değişik açıklamaların yapılmasına yol açtı. Özel sermaye ve ferdi malıkiyete dini bir koruma ölçüsü getirilerek, "halk"ın yerine "fert" konuldu. Halbuki dinin getirmiş olduğu ölçü tam bunun tersineydi. Bunun ardından yağmaya, gasba, sömürüye dayanan kanun veya kanunsuz özel mülkiyet sistemi gelişiyordu. Bu sistemi geliştirmek için de, her türlü tevil ve istinbad mubah oldu!
Ali, Meysem'i hurma satarken görür ve hurmalarını iyi ve kötü diye ikiye ayırdığını ve her birini ayrı fiyata sattığını görür. Ona kızarak: "Neden halkı, Allah'ın kullarını sınıflara göre taksim ediyorsun?" dedi ve elleriyle hurmaları birbirine karıştırdıktan sonra, belirli bir fiyata satmasını emretti.
Reklam
İslam dudaklarda mırıltı, tesbih tanelerinde gürültü, naralar savrulan mevlit, ünvanlar dağıtılan toplantı, üst baş soyulup atılan ayin olunca kimsenin kılına dokunmaz. Çünkü bütün bu saydıklarımız kitleyi oyalamak için sömürücü kudurganların yarattıkları afyondur.
Çünkü tüketici olduğum ölçüde, benden üretici olma gücü alınmaktadır.
Feodalizmde ağa ve ırgat var. Kapitalizmde ise, patron ve işçi... Bu ilişki şekil olarak değişmez,
İslam toplumunun sınırları Kuzey Afrika'dan Fars Körfezi'ne kadar uzanıyordu. Anur'dan Çin sınırına ve Endonezya'ya kadar uzanan bölge İslam'ın egemenliği altındaydı. Bu bölgede, aynı düşünceyi, aynı inancı ve aynı duyarlılığı paylaşan tek bir ümmet yaşıyordu. Hepsi tek bir dinin değişik ekollerine, ve dini şahsiyetlerine uyuyorlardı. İslam doğuşunda yeralan bu yekvücut dini güç,yeni yeni gelişmeye başlayan Batı emparyalizmini sürekli rahatsız ediyordu. Osmanlı kılıçları İslam adına güçleniyor ve Batı yayılmacılığının önünde büyük bir set oluşturuyordu. Daha 19. yüzyıla kadar gidip Viyana'yı kuşatıyorlardı. Bütün Akdeniz islam donanmasının kontrolündeydi. İşte bu büyük, parçalanmalıydı. En küçük parçalara bölünmeli, tamamen etkisiz hale getirilmeliydi. Böylece doğunun direnme gücü ortadan kalkacak, aralarına ayrılık düşecekti. Çünkü küçük küçük lokmaları yutmak kolaydı.
Başka bir ibareyle yeni eskulastik zihniyet, ilmin "sermaye, teknoloji ve brokrasi"nin hizmetine görevlendirilmesi ve kölesi olması anlamındadır. Buna göre yeni bir Orta Çağ başlamıştır. O da ilmin köleleştirilmesi ve onun zindanın çukuruna atılması veya çukurdan çıkarılıp, kuyuya atılmasıdır.
1.496 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.