Özgür Rosto, okulumuzun kütüphanesine gelen hediye kitaplardan biriydi. Dikkatimi çektiği için bir süre önce okumaya karar vermiştim. (Her zaman olduğu gibi içimden geldiği şekilde tazecik bir inceleme yazmayı istiyorum.) Öncelikle kitabın kahraman bakış açısıyla yazılması ve keyifli, akıcı bir anlatıma sahip olması çok güzeldi. İçerisinde farklı
Oğlanın babası ince hastalıktan gitti.Bu çocuksa babasından sonra dünyaya geldi.”O zamanlar halimiz daha kötüydü.Bizde tarla yoktur.
Kayaların arasında bulduğumuz el kadar toprak parçasına çapayla ekeriz tohumu,sonra da tutam tutam
toplarız.Gün görmedi çocuğum.Sırtı
ma bağlardım bebeğimi,götürürdüm tarlaya.İşte böyle,sırtımda büyüttüm.
Kara saçımı süpürge eyledim de,bu yaşlara eriştirdim.Kadının elleri nasır
bağlamıştı.Aynı kaplumbağa sırtı gibi….
“Bizim tarafların insanları, hep ince hastalıklı.Bu hastalıktan gitmeyen yok.Bizleri bu hastalık götürüyor.”