Bayıldım...
“ İnsanın bazen geçmez dediği, bitmez dediği, dar ve kötü günleri olur; hastalık, ayrılık, kaza, zarar, ziyan, haksızlık ve zulme uğrama… Hani denilir ya: “Düştüğü günler” işte. İnsanın doğasında var olur da… böyle bir duruma düşerseniz melullenmeyin düşkünlük gün günleri sandığınız bugünler, aslında temizlik ve arınma günleridir. İyi günlerinizde sizi çevreleyen insanlardan bir çoğu, o dar günlerde aniden yok olurlar, yiterler, arasanız da bulamazsınız. Gün gelir fırtına diner, tufan geçer, dertler biter ve ortaya çıkarlar hemen. Hele bir de size işleri düşmüşse yine. Hem de kırgınlıklarını bildirerek,” ne aradığın var ne sordugun” diyerek. Çevrenizde sizinle birlikte birkaç kadin dost kalır tufanda, onlar hep sizinledirler iyi günde, kötü günde elinin üstünde onlar kalmıştır altın gibi parıldar, dururlar. Toz, toprak, çamur akıp gitmiştir, cevher arınmıştır yüklerinden. bilki o cevher gibisin pürü pak, kirlerinden arınmış bir çamaşır gibi tertemiz.Melullenme, bükme öyle boynunu, üzülme. Arınma günleridir bugünler, saf ve temiz. Sonra gönderdiğin güvercin gelir konar omzuna ve” tufan sona erdi” der.
Ataullah İskenderi hazretleri Hikem-i Ataiyye adlı eserinde buyuruyor ki: "Zillet ve inkisara sebep olan günah, izzet-i nefse ve kibre sebep olan taatten hayırlıdır." Adam ilim öğrenir, hizmet de yapar. Bir gaza gelir, şişinir, eyvah! Ama öbürü günah işlemiş, boynunu bükmüş: "Ya Rabbi" demiş, yalvara yakara. Müminin hali sazlıktaki kamışlar gibidir. Kah yatar, kah kalkar. Öyle kazık gibi dikilmeyeceksin, yıkılırsan doğrulamazsın sonra!..
Sayfa 109Kitabı okudu
Reklam
Hakikatleri, verileri toplayın.
Nasreddin Hoca bir gün tarlada çalışırken yolun kenarından geçen bir yabancı ona seslenmiş ve o civardaki bir köye kaç saatte gidebileceğini sormuş. Hoca duymamazlıktan gelmiş. Adamcağız aynı soruyu bir kere daha tekrarlamış ve gene de cevap alamayınca boynunu bükmüş ve yoluna devam etmiş. Epey bir yol gittikten sonra Hoca arkasından seslenmiş ve adamı yanına çağırmış. “Oğul”, demiş, “tam 3 saatte oraya varırsın!” Adam, “yahu” demiş, “madem ki bunu biliyordun. Ne diye beni yordun da önceden söylemedin?” Hoca’nın cevabı bizim söylediklerimize uygundur: “Ben senin nasıl yürüdüğünü görmeden oraya kaç saatte varacağını nereden bilebilirim ki!”
Sayfa 84 - undefined
Bak, ben düşman deyince hep şeytanı düşünürdüm. Bu yüzden bütün savaşımı şeytana karşı verdim. Ama memleket şeytandan beter bir düşmanın pençesine düşmüş. Elini kolunu koparmadıkça da bırakmayacak yakamızı. Sen hiç Gila canavarı denen o kertenkelelerin insana nasıl yapıştığını gördün mü, bayım? Öyle yapışır ki, ikiye bölersin, kafa yine seni bırakmaz. Boynunu kessen kafa yine ayrılmaz, sallanır kalır. Kurtulmak için tornavidayı alıp kafayı dağıtmaktan başka çaren yok. Üstelik başı ette kaldıkça, dişlerinin açtığı deliğe de zehri akar durur.
EY MONA LİSA’NIN KISKANDIĞI EL Bu kaçıncı yalnızlık trenlerin ardında Bin pare olduğum kaçıncı bozgun Bir gün bu esrarlı hikâye biter
Çevremdeki bir kaç yüzü inceledim.İçlerinde yaşadıkları bir savaştan bozgun yemiş gibiydiler...
Sayfa 26
Reklam
600 öğeden 41 ile 50 arasındakiler gösteriliyor.