Selahattin Demirtaş bu öyküyle hem Türkiye'nin hem de dünyanın görmezden geldiği bir çok konuya değinmiş. Özellikle çocuk işçileri ve kadın cinayetleri. ..Kitabı çok beğendim. Bir solukta okunabilen, dili ve üslubuna yabancı olmadığımızdan bazen güldüren bazen de huzunlendiren bir Selahattin Demirtaş ile karşı karşıya kalıyorsunuz. Kitabın
Böyle saf bir sevda öyküsü kaleme alabilmek için yaşanmış bir hikaye olması gerekir diye düşünüyorum... Hüseyin’in Berfin’e olan sevdası da kaçaktı, çocuktu, güvencesizdi....Durumdan kimse şüphelenmesin diye hep üstü kapalı yazmıştı mektupları. Bir tek her mektubun sonuna eklediği “Kara gözlere selam olsun” cümlesine güveniyordu. Gerçi bütün köy kara gözlüydü ama yine de hiçbiri Berfin’in gözlerinin karası gibi değildi
Demirtaş’ın bu kitabı çıkartacağını duyunca büyük olmasa da bir merak içine girmiştim. Okumadan evvel hakkında yazılan incelemeleri görmemek için kaçtım. Biliyorum bu birçoğunuz için zor ama işin politik yönüne girmeden sadece sanatsal niteliğinin olup olmadığını merak ediyordum. Maalesef burada ana sayfama düşen linçleri de gördüm, “nasıl
“İnsan olamadıktan sonra ne olsam ne olur” ve “insan olduktan sonra ne olmasam ne olur” idraki içinde duvarları yıkmak için aşkla yola yürüyenlere Bizim Yunusça selam olsun.
Bir garip varlık insan dediğin. Hepimiz en az parmak izlerimiz kadar bir tek kendimize benziyoruz ve diğer bütün insanlardan bir dolu hususiyetimizle farklıyız. Kalbiyle,