Bir gün raif efendinin şirketindeki çekmecesinden bir kara kaplı defter çıkar ve tıpkı ismindeki '' kara '' gibi başlar hikaye..
Sorgulatır.. Hüzünlendirir.. Düşündürür.. Ve hatta ağlatır..
Raif beyin o saf halini ve Maria'nın ilk etaptaki davranışlarının sonraları muazzam bir duygu ile netleşmesini büyük bir aşkla okudum. İnanmak ! Aslında içimizdeki boşluk tam da bu. Bir insan herşeyiyle size uyuyor ve seviyor olsanız bile bu aşkı en özel şekliyle tamamlayan unsur inanmaktır.. Maria inandı, sevdi .. çok sevdi ! Raif bey ise hem inandı hem bekledi.. Beklemek dediysem 1 ay değil, bir hayat bekledi. Hayat geldi geçti ve birgün suretler kaybolmuş iken karşısına ufacık bir emare geldiğinde aslında suretleri tıpkı dün gibi nasılda hatırladığını anladı.. Güzel tarafı ise bu iki ulu aşktan ortaya çıkan bir ufak kız çocuğu idi..
Sabahattin Ali bu romanında beni derin duygulara sürükledi. Yer yer gözlerimin dolduğunu hissettim. Kimbilir, belkide bir başka maria da bizim hayatımızdan geçmiştir..