"İnsan meçhulün kahramanıdır" demişti Peyami Safa. Bir karadelik gibi insanı öğüten modern teknolojilere bakınca, bir kahramanın zafer çığlıklarından çok, bir kurbanın iniltileri duyuluyor.
Gökkuşağının saltanatında yeri olmasa da kuşku yok, siyah renklerin en asilidir. Hal böyleyken bir karadelik gibi bütün renkleri yuttuğundan olsa gerek renk bile sayılmaz. Bütün renklerin yokluğudur siyah, hiçbir renge benzemez bu yüzden, hiçbirinin türevi, melezi değildir. Kendisini bile farklı bir tonda tekrarlayamaz, kimliğinden bir nebze kaybettiğinde siyah olmaktan çıkar. Ya kurşuni ya gri kalır geriye. Üstelik üzerinden geçtiği ya da bulaştığı tüm renkleri hükümsüzleştirebilecek kadar da baskındır. Usta ressamların elinde güçlü bir lekeyken acemi ressamların sınandığı korkulu rüya, hayırsız bir tabir lügatçesine dönüşen o, sadece kendisidir.
İşte geliyoruz!
Biz yaydan çıkan ok kadar özgür
Nadiren kendimize
Çoğu zaman başkalarına ait
Bir mızrağın hedefi gibi
Bazan hareketli
Bazan sabit
Yarınlara kilitlendik!
Merhaba gelecek zaman:
Ey bilinmez karadelik
Biz senin mahkumların
Her an kapısındayız işte
Gönüllü tutsakların.
Bir an için kendimi mutlu hissettim. Sonra hatırladım. Gelecek önümde bir karadelik gibi bekliyordu. Kapana kısılmış, zincire vurulmuş gibiydim.
"Neyim ben?" diye sordum kendime orada otururken. Tanrımın şakalarından biri sadece!