Aslında ne sevinç, ne aşk, ne ışık Ne güven, ne huzur; ne de acının çaresi var Karanlığa gömülen bir ovadayız sanki
Sayfa 236Kitabı okudu
"Ah, sevgilim, dürüst olalım birbirimize karşı Çünkü önümüzde bir düşler diyarı gibi uzanan Bu hengameli, bu güzel, bu yeni dünyada Aslında ne sevinç, ne aşk, ne ışık Ne güven, ne huzur; ne de acının çaresi var; Karanlığa gömülen bir ovadayız sanki Vurdumduymaz ordular geceleri vuruşurken Aklımızda mücadele ve kaçış fikirleri."
Sayfa 324 - itfaiyeci- "dover sahili"Kitabı okudu
Reklam
Deniz toprak gibi gökyüzünden ayrı değildir; göğün renkleriyle daima uyum içindedir, en ufak ton farkından bile etkilenir. Güneşin altında ışık saçar ve her akşam güneşle birlikte adeta ölür. Güneş yok olduğunda deniz onu özlemeye devam eder, tekdüze bir karanlığa gömülen toprağın aksine güneşin ışıklı hatırasını bir süre korur. Bu denizin hüzünlü yansımalarının saatidir, tatlılığıyla kalbimizi yumuşatır, eritir sanki. Hava tamamen kararmak üzereyken, simsiyah toprağın üzerinde gökyüzü koyulaşmışken deniz kim bilir hangi muamma, dalgalarının altına gömülmüş hangi parlak gündüz kalıntısı sayesinde hâlâ hafifçe parlamaktadır.
Sayfa 3 - YKY Yayınları, Hazlar ve Günler XXVIII
( Erilliğin Farklı Yüzleri ) _Kahraman, gelişen Ben’in libidosunun bir sembolüdür. Kahramanlar genelde gezginlerdir ve gezginlik asla nesnesini bulamayan bir arzunun, yitik anneye duyulan bir özlemin sembolüdür. Kahramanlar sürekli yer değiştiren güneşe benzer. Buradan kahraman mitinin bir güneş miti olduğu sonucuna varılır. Bu, bizim için daha
"Ah, sevgilim, dürüst olalım birbirimize karşı! Çünkü önümüzde bir düşler diyarı gibi uzanan bu hengameli, bu güzel, bu yeni dünyada aslında ne sevinç, ne aşk, ne ışık, ne güven, ne huzur; ne de acının çaresi var. Karanlığa gömülen bir ovadayız sanki. Vurdumduymaz ordular geceleri vuruşurken, aklımızda mücadele ve kaçış fikirleri.."
“ Ah sevgilim , dürüst olalım birbirimize karşı ! Çünkü önümüzde bir düşler diyarı gibi uzanan Bu hengameli , bu güzel , bu yeni dünyada Aslında ne sevinç , ne aşk , ne ışık Ne güven , ne huzur ; ne de acının çaresi var Karanlığa gömülen bir ovadayız sanki Vurdumduymaz ordular geceleri vuruşurken Aklımızda mücadele ve kaçış fikirleri . “
Reklam
Ah, sevgilim, dürüst olalım birbirimize karşı! Çünkü önümüzde bir düşler diyarı gibi uzanan bu hengameli, bu güzel, bu yeni dünyada Aslında ne sevinç, ne aşk, ne ışık, ne güven, ne huzur; ne de acının çaresi var Karanlığa gömülen bir ovadayız sanki Vurdumduymaz ordular geceleri vuruşurken Aklımızda mücadele ve kaçış fikirleri...
Sayfa 236Kitabı okudu
"Deniz geceleri susmayan şeylerin büyüsüne sahiptir; bunlar tedirgin hayatımızda bir uyuma izni, her şeyin yok olmayacağına dair bir vaattir, tıpkı yandığında küçük çocuklara yalnız olmadıkları hissini veren gece ışıkları gibi. Deniz toprak gibi gökyüzünden ayrı değildir; göğün renkleriyle daima uyum içindedir, en ufak ton farkından bile etkilenir. Güneşin altında ışık saçar ve her akşam güneşle birlikte adeta ölür. Güneş yok olduğunda deniz onu özlemeye devam eder, tekdüze bir karanlığa gömülen toprağın aksine güneşin ışıklı hatırasını bir süre korur. Bu denizin hüzünlü yansımalarının saatidir, tatlılığıyla kalbimizi yumuşatır, eritir sanki. Hava tamamen kararmak üzereyken, simsiyah toprağın üzerinde gökyüzü koyulaşmışken deniz kim bilir hangi muamma, dalgalarının altına gömülmüş hangi parlak gündüz kalıntısı sayesinde hâlâ hafifçe parlamaktadır." Diyor Proust.
Zaman mekân, anımsanan bu gençlik hatıraları, gökte parıldamaya başlayan birkaç yıldız, bu ıssız sokakların kasvetli uykusu, girişilen bu korkunç maceranın sonunun yaklaşması alacakaranlıkta, söylediğimiz gibi ince ruhlu bir şair olan Jean Prouvaire'in ağzından alçak sesle dökülen bu mısralara dokunaklı bir tını katıyordu. Bu arada, küçük barikatta bir fener, büyük barikatta ise bir meşale yanıyordu, Büyük Perhiz'in arifesindeki şenliklerde Courtille'e maskelileri taşıyan arabalarda öne takılan, o balmumundan meşalelerden biriydi bu. Bu meşaleler söylediğimiz gibi Saint-Antoine Mahallesi'nden geliyordu. Rüzgârdan korumak için üç yanı kaldırım taşıyla çevrili meşale tüm ışığını bayrağın üzerine yansıtacak şekilde yerleştirilmişti. Karanlığa gömülen sokak ve barikatta neredeyse, devasa ve soluk bir lambayla aydınlatılan kırmızı bayraktan başka bir şey görünmüyordu. Bu ışık bayrağın kırmızı rengine ürkütücü bir kızıllık ka nyordu.
Sayfa 442Kitabı okudu
Gerçek mutluluk ve gerçek uygarlık güneş aydınlığında idi ve o devir gelmiş geçmişti. Bizim çağımızda uygarlık bir karanlık içine gömülmekte idi. Şe­hirlerimiz karanlıktı. İnsanlar yer altında çalışıyorlar­dı. Şiir karanlığın örtüsü altına saklanmıştı. Roman kahramanlarımız damarlarının ve ruhunun karanlığın­da yaşıyorlardı. Işık ve renk oyunu olan resim bile, renkli boyalar içinde, kararmış görünüyordu. Biz her gün biraz daha çıldıran ve karanlığa gömülen bir dün­yada yaşıyorduk.
Sayfa 134
Reklam
"Sofokles uzun zaman önce işitmişti bu nağmeyi Ege sahillerinde Ve insan acılannın bulanık gelgitini Anımsatmıştı bu ona. Bize de bu uzak kuzey denizinde Bir şeyler anlatabilir elbette. İnanç Denizi de bir zamanlar Böyle kabarmıştı ve sarmalamıştı Dünyanın tüm kıyılarını parlak, fırfırlı bir kuşak gibi. Fakat şimdi sadece ağır ağır çekilen dalgalarin Hüzünlü gürültüsü geliyor kulağıma. Gece rüzgarının nefesine katıyorlar Geniş, kasvetli kıyılardan topladıkları çıplak çakıltaşlarını. "Ah, sevgilim, dürüst olalım birbirimize karşı! Çünkü önümüzde bir düşler diyarı gibi uzanan Bu hengameli, bu güzel, bu yeni dünyada Aslında ne sevinç, ne aşk, ne ışık Ne güven, ne huzur; ne de acının çaresi var Karanlığa gömülen bir ovadayız sanki Vurdumduymaz ordular geceleri vuruşurken Aklımızda mücadele ve kaçış fikirleri."
Aslında ne sevinç, ne aşk, ne ışık Ne güven, ne huzur; ne de acının çaresi var; Karanlığa gömülen bir ovadayız sanki Vurdumduymaz ordular geceleri vuruşurken Aklımızda mücadele ve kaçış fikirleri.
Gece içinde bu ışıkla, onun kırdığı karanlığa, parlayan çehre ve elbiselere ve karanlığa yavaş yavaş modele ilerledikçe daha fazla gömülen gölgelere baka baka yürüdü. Işık, her hareketi ayrı ayrı geceye nakşediyor ve çok saltanatlı bir gölge içinde yavaş yavaş ve emin şekilde, formları tamamlıyordu. Böylece alelade bir iş çok kesif surette canlı oluyordu.
Sayfa 382 - Dergah Yayınları
21 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.