"Bir şeyler hissetmenin özlemiyle yanıp tutuşurken oturdu uçurumun kenarına bu gencecik yaşında artık hiçbir şey hissedemez olmuştu. Aşk, sevgi, acı, üzüntü hiçbirini hissedemiyordu en son ne zaman ağlamıştı ki?en son ne zaman ağladığını bile unutmuştu. Kim olduğunu unutmuştu sahi kimdi o? geçmişine dair zihninde oluşan tek imge karanlıktı karanlıktan başka bir şey yoktu geçmişinde. Hoş şimdisinde de geleceğinde de karanlıktan başka bir şey görmüyordu. İnancı kalmamıştı hiçbir şeye ne sevileceğine ne seveceğine ne de o karanlıktan bir ışık görebileceğine inanmıyordu artık. Her ne kadar bitmiş olsa da dışarıdan öyle görünmüyordu neşeli, bakımlı ve güç timsali gibi görünüyordu ama bir bilselerdi içini zihninde sürekli bu dünyadan gitme arzusu vardı sürekli ölümü düşünüyordu ne başarmaya gücü vardı ne de başarısızlığı kabullenmeye... Dünyayı bir masaldan ibaret görüyordu ama çocukken dinlediği güzel mutlu masallardan değil karanlık alabildiğine karanlık bir masal olarak ve bu masalın devamını merak etmiyordu artık. Bu dünyadan çekip gitmeye de cesareti yoktu pek.ara sıra gelip gidiyordu uçurumun kenarına işte yakıyordu üç beş sigara belki bu sefer bitirebilirim bu kabusu diye oturuyordu uçurumun kenarına ama yine tüm cesaretini kaybedip son sigarasını da bitirdikten sonra kalkıp gidiyordu dalıyordu tekrar karanlığın içine.."
Rabia Tüfekcioğlu