Ugandalı yazara saatini ona satmasını istemiş, yazar satmak istemeyip direnince;
“Boşver gitsin. Beyazların saati, benim vaktim var” demiş. “ Ben istesem kol saati satın alırım ama sen istesen de vakti satın alamazsın!”
???
Saklayacak, kollayacak, aman kaybolmasın, çalınmasın dediğiniz hiçbir şeyimizin olmadığı bir hayat düşünün….
Evinizin kapısı açık kaldı diye, anahtarınızı kaybettiniz diye endişelendiğiniz anlar vardır ya da çantanızı kollayayım dediğimiz durumlar…
Yarın ne gitsem, yarın ne yesem diye düşündüğünüz…
Sonra böyle kaygıların hiç olmadığı bir hayat…
Sahip olduğunuz ve olabileceğiniz her şey yanınızda, üzerinizde.
Tek bir anahtarınızın dahi olmadığını hayal edin…
Nasıl olurdu?????
Carpe diem, yani “Günü yaşa” Latince bir özdeyiş… yarını göreceğinin garantisi olmayan bir ömür sürerken, elinde bugünden başka bir şey olmayınca anı yaşamaktan başka ne yapabilir ki insan?
-Yok işte. Yok. Bakıyorum bakıyorum, hiç birşey yok.
Arabanın uzunlarını yaktığında hayatımın şokunu yaşadım: Toprak yolun kenarında birsürü kişi yürüyordu. Yol kenarlarında evler vardı. Bu karanlıkta yürüyüp ne yapıyorlardı peki?
Düşündüm.
Yaşıyorlardı işte.
Yüzyıllardır yaşadıkları gibi yaşıyorlardı.