Umut, bazen insanın en büyük düşmanı olur. Bir ışık arayışıdır, ama bazen o ışık hiç gelmez. Her sabah, belki bugün diye uyanırsın, ama her gece daha karanlıkta kaybolursun. Umut, en parlak yıldız gibi görünse de, bazen kaybolmaya yüz tutmuş bir yanılsamadır. İçindeki beklentiler, seni hayal kırıklıklarına sürükler. Her şeyin düzeleceğini, her şeyin değişeceğini umarsın, ama gerçekler her zaman daha serttir. Umut ettikçe, bir şeyler daha çok kaybolur. Her “belki” senin içindeki boşluğu büyütür, her “belki” seni biraz daha kırar. Umut etmek, bir nehir gibi akar; zamanla seni yavaşça boğar. Ne kadar tutunmaya çalışsan da, o akış seni sürükler. Ve bir noktada, umudun yerine sadece bir yorgunluk kalır. Çünkü umut ettikçe, kaybettiğin parçaların sayısı artar. Umut, bazen seni öldüren bir his olabilir. Ne kadar beklersen, o kadar daha fazlasını kaybedersin. Ve sonunda, o hayal kırıklıkları, seni tüm duygulardan uzaklaştırır. Bir zamanlar hayatın anlamı olan umut, sonunda sadece bir yük haline gelir.
160 syf.
·
Puan vermedi
·
5 günde okudu
Bu kitap yüreğimi dağladı resmen. Duygusal iniş çıkışlarınızın yüksek olduğu bir dönemde okumanızı önermiyorum. Yaşanmış gerçek bir hayat hikayesi çünkü. Ya da yaşanamamış mı demeli (!) Annesi Japon, babası Koreli olan yazar Ishıkawa Japonya’da doğmuş. 2.Dünya Savaşı sonrası 1948 yılında Kim Il-sung tarafından kurulan Kuzey Kore, sosyalist bir ütopyaymış. 1959 yılında Japon Kızılhaçıyla Kore Kızılhaçı gizli bir “Dönüş Anlaşması” imzalamışlar ve Japonya’da yaşayan Koreliler ülkelerine dönmesi için teşvik edilmiş ve onlara dünyadaki cennet vaat edilmiş. 1984’e kadar devam eden bu göç tarihte, bu kadar insanın kapitalist bir ülkeden sosyalist bir ülkeye taşındığı ilk ve tek olaymış. Ishıkawa ve ailesi de 1960 yılında ailece Kuzey Kore’ye göç etmek durumunda kalmışlar. Ve kitapta oraya gittikten sonra yaşadıkları dramları, ülkenin katı kurallarını, açlığı, yoksulluğu, işsizliği, başlarına gelen acı olayları anlatmış yazar. İyi ki yazmış. Bu hayata, yaşayamadıklarına dair her şeye rağmen bir iz bırakabilmiş. Belki onun hayatına, yalnızlığına tanık olunması bir nebze olsun gönlünü ferahlatmıştır. Şu zamanda dünyanın bir ucunda neler olup bittiğinden haberimiz oluyor da bazen yanıbaşımızdaki evin içinde neler yaşanıyor bilemiyoruz. Öyle bir zamandayız. Yaşam her birimizi etkiliyor derinden. Atalarımız da kolay zamanlar yaşamamıştı. Her devrin zoru farklı belki de. Allah’ım zor olanı kolay eylesin. Gelecek nesillere daha yaşanabilir bir Dünya bırakabilmeyi bizlere nasip etsin. Sevgilerimle.
Karanlıkta Bir Nehir
Karanlıkta Bir NehirMasaji Ishikawa · Saltokur Yayınları · 2020240 okunma
Reklam
İçimizde hiç kimse bilmiyor; ne kadar vakti kaldığını/ Hasat zamanı geçti, yaz artık bitmek üzere/ Ve bir kurtuluş bulamadık./ Güvercinler gibi bağrışıyoruz adalet için/ Ama kimse duymuyor bizi./ Ve karanlıkta, ışığı bekliyoruz./ Ey sen, sevginin gücüyle taşan nehir/ Bize doğru gel/ Bize doğru gel” diyor ‘Güvercinin Ruhu’ şiirinde Füruğ Ferruhzade
ELDORLUM'UN KARANLIK LORDU
Serkan Dağlı
Serkan Dağlı
Dünya Eldorlum’da Kötülüğün Çıkışı Lanetli diyar Narjur’un semalarındaki kapılar açıldığında, Dünya Eldorlum’da güneşli aydınlık bir hava vardı. Zümnurg’un birinci çağın ilk gününün üzerinden çok uzun yıllar geçmişti ve 8452 yılının Temmuz ayının ilk haftasının üçüncü günüydü. Eldorlum’da, Agruzal ve insanların hükmettikleri diyarlarda,
Seni sevmek Bir nefeste tüm dünyayı içmek gibi Hem sarhoş eder hem ayıltır insanı Seni sevmek Karanlıkta yanan bir mum ışığı Titrer durur ama asla sönmez Gözlerinde kaybolmak isterim her an Kirpiklerinin gölgesinde saklanmak
Zamanın rüzgarı eserken hafif, Hayat bir nehir, akıp gider sessiz. Düşlerimizi süsleyen yıldızlar, Bir umut ışığı karanlıkta gizli. Umudun kanatlarıyla uçalım birlikte, Her düş bir yolculuk, her an bir keşif. Zamanın rüzgarında savrulmadan, Sevgiyle dolsun her yeni gün, her gece.
Reklam
598 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.