İnsanın ne hissettiğini bilmeden, ne istediğini anlaması gerçekten de neredeyse imkânsızdır. Çünkü istekler, duyguların içinden doğar. Bir şeyi istememiz, ona karşı hissettiğimiz bir arzu, bir ihtiyaç ya da boşluk hissiyle bağlantılıdır. Ancak çoğu zaman, kendimizi o kadar çok meşgul ederiz ki, hislerimizi duymak, onlarla yüzleşmek yerine, sadece yüzeydeki düşüncelerimize odaklanırız. Bu yüzden gerçekten ne istediğimizi bilmekte zorlanırız.
Ne hissettiğimizi bilmemek, bir anlamda içsel rehberimizi kaybetmek gibidir. Duygularımız, yaşamın içinde yönümüzü bulmamıza yardımcı olur. Bizi harekete geçiren, bir şeye doğru çekilmemizi ya da ondan uzaklaşmamızı sağlayan kuvvet, aslında duygularımızın derinliklerinde gizlidir. Eğer ne hissettiğimizi fark etmezsek, içsel pusulamız da şaşar ve yanlış yollara saparız. Bu durum, bizi hedeflerimize götüren yolda kaybolmamıza neden olabilir.
İnsan bazen, kendinden kaçmak ya da duygularını bastırmak ister. Çünkü hissetmek, çoğu zaman zordur. Ancak, gerçek anlamda tatmin sağlayacak isteklerimizi keşfetmek için önce kendi içimize dönmemiz, ne hissettiğimizi anlamamız gerekir. Aksi halde, ne kadar çok şeye sahip olursak olalım, içsel bir boşluk hissi hep var olacaktır.
iç dünyamızın derinliklerine inmeden, isteklerimizin peşinden gitmek bizi yalnızca yüzeysel bir tatmine sürükler. Gerçek mutluluk ve tatmin, önce duygularımızı tanımaktan ve onları kabul etmekten geçer.