Bu dağlar yerinden ayrılır bir gün.
Nice bin senedir çürüyen canlar,
Hakk'ın emri ile dirilir bir gün.
Ne güzel yapıdır Cennet yapısı,
Çok aradım, görünmedi kapısı.
Benim korktuğum yol Sırat Köprüsü,
Cehennem üstüne kurulur bir gün.
Sultan Süleyman'a kalmayan dünya,
Bu dağlar yerinden ayrılır bir gün.
Nice bin senedir çürüyen canlar,
Hakk'ın emri ile dirilir bir gün.
Ne güzel yapıdır Cennet yapısı,
Çok aradım, görünmedi kapısı.
Benim korktuğum yol Sırat Köprüsü,
Cehennem üstüne kurulur bir gün.
Karşıki dağlar da karlı dağ olsa,
Çevre yanı mor sümbüllü bağ
artık gelince biliyorum, önceleri korkardım
şöyle ufak bir şey, sudan kaçmış ayışığı
otuzbeşbin atlının dağdan gelen yankısı
önceleri açılıp gider sanırdım her şeyi
her şeyi açılıp gider sanırdım, bir kez şiire konmuşsa
menekşeler, bademler, büyük adamlar, kutsal olan ne varsa
şimdi bir çekiç ve bir alan yetiyor çaresizliği anlamaya
örneğin bir
Öncelikle kapağa, baskıya bayıldım Cyberpunk havası olan bir kapak. Aslında öykü kitapları okumayı sevmem ama bu başka. Her akşam bir öykü okumak için yola çıkarak elimden bırakamadım. Seveceğimi düşünüyordum ama bu kadar beklemiyordum. Genel olarak kitap anlatım açısından çok katmanlı 10 öyküden oluşan bir kitap. Anlatım çok akıcı sade duru
Merhabalar sevgili kitap severler
Bugün sizlere #nilargök #azgınvar kitabından bahsetmek istiyorum.
Kitabın kapağını açmanızla bir doğum hikayesi ile karşılaşıyorsunuz. Bebek kız doğdu diye anne bebeğe yüzünü dönüyor. ‘Anne, hiç bebeğine yüzünü döner mi?’ demeyin. Anadolu’da peş peşe kız bebe doğurmak nasıl yüktür bilemezsiniz.
Sonra bir diğer
"Fakat gelişin her şeyi unutturuyor. Sıkıntılı öğle sonları günün en yaşanmaya değer saatleri oluyor sen gelince. Kızgın bir güneş altında bana karlı dağ yamaçlarının serinliğini getiriyor ellerin.."
Karşıki dağlar da karlı dağ olsa,
Çevre yanı mor sümbüllü bağ olsa,
Ağa olsa, paşa olsa, bey olsa,
Yakasız gömleğe sarılır bir gün.
Bu dünyada adem oğluyum dersin,
Helâli, haramı seçmeden yersin,
Yeme el malını, er geç verirsin,
İğneden ipliğe sorulur bir gün.
Büyük kentte yaşamak sinirli yapıyor kişiyi;filmler,tiyatrolar,sergiler,betikler yetmiyor mutluluğuma. Gide gide dağ başlarına, karlı buzlu doruklara ermeliyim.Yanıp sönen kırmızı ışıklara, keçilere pis kokulu. Ve yadırganan bir kentli yalnızlığına.