Türkiye İş Bankası'nın ilköğretim öğrencilerine 2010 yılında karne hediyesi olarak hazırladığı öykü seçkisi. Eşimin kitapları arasında bulup, yazar kadrosunu görünce okumaya karar verdiğim bir kitap oldu. Kadro şampiyonlar ligi gibi denebilir.
Kitaptaki sırasıyla yazar-öykü listesi:
Sait Faik Abasıyanık - Karanfiller ve Domates Suyu
Adalet Ağaoğlu - Karanfilsiz
Sunay Akın - Kar Altında Zürafa
Sabahattin Ali - Bir Orman Hikayesi
Necati Cumalı - Uçak
Nursel Duruel - Yazılı Kaya
Feyza Hepçilingirler - Harflerin Gizemli Dünyası
Rıfat Ilgaz - Şeker Kutusu
Cemil Kavukçu - Avludaki Tren
Orhan Kemal - Harika Çocuk
Yaşar Kemal - Keçi
Nezihe Meriç - Beş Numaraya Taşınanlar: Ayşe
Aziz Nesin - Okul-Aile İkiliği
Mehmet Zaman Saraçlıoğlu - Topaç
Necati Tosuner - Bir Soru
Kitapta metinlerde yazarların özgün yazımları korunmuştur notu var. Bu yazarları tanımak için bir giriş maiyetinde okunabilir. Öykülerin hemen hepsini beğenmekle birlikte Sabahattin Ali - Bir Orman Hikayesi, Adalet Ağaoğlu - Karanfilsiz, Necati Cumalı - Uçak, Rıfat Ilgaz - Şeker Kutusu, Mehmet Zaman Saraçlıoğlu - Topaç gibi öyküleri daha çok sevdim.
"Sonra o ilk meş'um soruyla kopuş başlar: Anneni mi daha çok seviyorsun babanı mı? Bu masumane görünen soru, içinde korkunç bir gizli argüman barındırmaktadır: Bu da sevginin ölçülebilir bir şey olduğu iddiasıdır. Biliyor musunuz, çocuk o güne kadar bunu hiç düşünmemiştir bile. O hayatı ve hayatın bir parçası olarak kendisini ve diğerlerini doğallıkla sevmektedir. Ne ki, birden tartmaya başlar... Annemi mi daha çok seviyorum babamı mı?" "Ana gibi yâr olmaz," dedi Şaban bilgece. Anladığım kadarıyla Savuray Bey bu konularda epey bir lambayı yakınıştı ve dışarıdan gelen hiçbir müdahale onu durduramıyordu. "Ve bir kez sevgiyi tartmaya başladınız mı kaçınılmaz biçimde onu araçsallaştırır, sevginizi silah olarak kullanmayı öğrenirsiniz! Ve sonra okulu ele alalım... Çevresine karşı derin bir ilgi besleyen çocuk zaten her şeyi keşfetme arzusu içindedir, ama okulla birlikte işin içine notlar girer. Ve bu noktadan sonra çocuk öğrenmek için değil not almak için okumaya başlar ya da anne babasının sevgisini kazanmak için ya da iyi bir karne getirirse kendisine alınacak bisiklet için... Böylece gerçek benliğiyle ideal benliği arasında giderek büyüyen bir uçurum oluşur. İdeal benliğini gerçekleyemeyen insanın hastalanması da kaçınılmazdır."
EY VELİ;
Sen şimdi o karneyi sosyal medyada paylaşıyorsun ya, gurur duyuyorsun değil mi?
Nasıl da kasıldın. Nasıl da övündün. Ee artık bunu güzel bir hediyeyle süslersin.
“İşte bu benim çocuğum. Beni temsil ediyor.” u duyuyorum fotoğraflardan.
Peki karne onunsa bundan sana ne ? Peki karne onunsa sen neden paylaşıyorsun?
Karne onunsa neden izin
Baştan savılmış bir hayat, gelişigüzel bir yaşam, gelişigüzel acılar.. iliklerine kadar hissedilirdi. Her şeyin bedeli ödeniyordu, bütün baştan savılmışlığın. Hayat bırakmaya gelmezdi. O ipleri bırakmıştı ellerinden.. sonu yoktu.