Taşaklı alıntı
Bu öykünün başlığı "İğdiş Edilmiş Insanlar Ülkesinde Taşaklı Kalmış Biri" olacaktı. Ama bizde taşak sözcüğü de, yani şu hepimizin bildiği taşak da nedense ayıp sayıldığından, öyküye taşaklı bir başlık koyamazdım.
Sayfa 74Kitabı okudu
Ne halt ediyoruz biz burda?!
"Alıntı, tam anlamıyla modern bir mecburiyettir" diyor Ulus Baker. Meali şu olabilir: "Güzel bir kitaptan etkili bir bölüm okuduktan sonra istemdışı şu sonucu çıkarır:
“Kendi yazım diyebileceğim kadar iyi.” Sonra da “öyleyse benim” diye düşünmeye başlaması birkaç saniyeden fazla almaz.
Gündelik hayatta böyle bir tipe düşündüğünüzden çok daha sık rastlarsınız; sokaklar, parklar, kahveler, aylakların bütün uğrak yerleri bu tiplerle dolup taşar. Yeniliklere öylesine kolay ayak uydururlar ki kısa sürede onları kendilerinin yarattığını sanmaya başlarlar. Kendi değişimlerinden öylesine mutlular ki, gelecek kuşaklarda saygı yaratacak olan büyük dehalara karşı en ufak bir haset bile duymuyorlar. Saf ve saygın bir küstahlık. (Baudelaire)
Dehşetli bir psikotik epizod halindeyiz. Bu derdimi de alıntısız anlatamadım çok şükür. Cennette işler yolunda mı tanrım? Burada değil. Nerede?
Kırlardan Şehirlere Darbeler
Anna Seghers haklıydı doğrusu; ölüler hep genç kalıyordu.
Sayfa 107 - İnkılâp YayınlarıKitabı okudu
Ahlat Selçuklu Mezarlığı
Ahlat Selçuklu Mezarlığı, Bitlis'in Ahlat ilçesinde bulunan ve ortaçağ dönemine ait dünyanın en büyük Türk-İslam mezarlığıdır. Mezarlık bugün bir açık hava müzesi niteliğindedir ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) Dünya Mirası Geçici Listesi'ne alınmıştır.(kısa bilgi alıntı)
✔️2023 objektifimizden tarih kareler 📸🎞️🖼️
✔️Mutlaka görmenizi tavsiye ederiz.
Sait Faik Abasıyanık'tan alıntı
Tabiat çırılçıplak, hatta zelzelesi, fırtınasıyla bile güzel, özlenir bir şey. Bizi kucaklamak, bizi avutmak, bizi çalıştırmak, bize öğretmek in neler yapmaz. O artık bir sır değildir. Bize bir saadeti bağıran, bizi yaşamaya çağıran bir bütündür. Tavuklar bizim için yumurtluyor, bu vapuru bizim kafamız yaptı. Bu tayyarede uçan biziz. Ellerimiz ellerimizin içinde gülen, bağıran, seven, en çok seven, insanlarla dolu lokantadayız. Şimdiden sonra kahveler, buğdaylar yanmayacak. Çocuklar kalorifer olmayacak, sinemalar dolup dolup boşalacak. Zaman o zamandır.
Sait Faik Abasıyanık - Kalorifer ve Bahar