14 Eylül günü yeniden Ankara'ya gönderilmekteydim. "İkinci Amele Taburu" Kızılırmak yakınındaki Yavşan köyünde bulunuyordu. Bu seferki karşılama biraz farklıydı: Üç darağacı dikilmişti köyün meydanına ve burada günlerdir asılı duran üç delikanlının göğsüne de, üzerinde "Ben bir asker kaçağıyım!" yazılı birer ilan levhası asılmıştı.
Sayfa 99 - Can Yayınları, çev. Attila TokatlıKitabı okudu
Hayır Cevabı
Birileri bizden bir şey istediğinde nazikçe 'hayır' dediğimizde, onlara istediğini vermediğimizde neden o birileri gerçek yüzlerini ortaya çıkarıp çirkefleşiyorlar. Bir şey sorulmuş veya istenmişse cevabı olumlu da olabilir olumsuz da. Olumsuz olduğunda ne diye gerginlik yaratıyorlar ki. Sanki insanlar onların her istediğini yapmak zorunda sanki onları memnun etmek üzere dünya kendi etraflarında dönüyor. Bu zihineyete sahip insanlar egosundan başka insanları göremiyor ve anlayışla karşılama yetenekleri yok.
Reklam
Gümrük Birliği Antlaşması 3
1 Ocak 1996'da yürürlüğe giren Gümrük Birliği Antlaşması Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki sanayi ve işlenmiş tarım ürünlerini kapsıyor, geleneksel tarım ürünlerini ise kapsam dışı tutuyordu. Böylece Türkiye Avrupa Birliği'nden gelecek her türlü sanayi ürünlerine yönelik vergileri ve kısıtlamaları kaldırmış oluyordu. Aslında bu durum, Avrupa Birliğinin 1971'den beri Türkiye'ye tanıdığı hakların eşitlenmesi anlamına geliyordu. Bu antlaşma sadece vergi düzenlemesi içermiyor, ortak ticaret politikaları, ortak gümrük tarifeleri, fikri ve sınai mülkiyet hakları, kurumsal işbirliği gibi konularda da düzenlemeler yapıyordu. Gümrük Birliği uygulaması ilk aşamada ithalatın patlayacağı ve Türkiye'nin zarar göreceği şeklinde yorumlandı. Ancak zaman içinde ithalat-ihracat dengelerinin sağlanmasında önemli bir işlev gördüğü ortaya çıktı. Türkiye'nin birliği olan ihracatı dört kat arttığı gibi anlaşmanın imzalandığı dönemde ihracatın ithalatı karşılama payı %45 iken, zamanla %85'e kadar yükseldi. ... Fikri ve sınai malların korunması için 1994'te Patent Enstitüsü kuruldu. Telif hakları Avrupa Birliğine uyumlu hale getirildi. Avrupa Birliği'ne üyelik Konusu ise sürüncemede kalmaya devam etti.
Yukardan bakarım efendilerin pusatlarına
İkinci Dünya savaşının meşhur komutanlarından Eisenhower ABD Başkanı olarak 1959 Aralık ayında Türkiye'ye geldi... O sıralarda bir lise öğrencisiydim ve günlerden pazar olmasına rağmen okula çağrılmıştık. Bizi sıralar halinde Atatürk Bulvarı'na kadar götürüp serbest bırakmışlardı. Anlara' nın ne daha önce, ne de daha sonra böylesine şaşaalı bir karşılama töreni yaşadığını sanıyorum. Gazetelerin yazdığına göre 400 bin civarı insan yol gözlüyordu.(Ankara'nın nüfusu o günlerde neydi ki!)... Çankaya'ya kadar bütün yol donatılmıştı. Süsler ve insancıklar. 15 yaşında birisi olarak beni çok tedirgin eden bir durumdu bu. Tepkimi yüksek sesli "yazık değil mi bukadar masrafa!" diyerek dışa vurdum. Yanımdaki orta yaşını geçkin bir adam cevap verdi: "Kaz gelen yerden tavuk esirgenmez evladım."
Happy New Year!
"Babil’in en önemli dini töreni, Akitu denilen yeni yılı karşılama töreniydi (bizim takvimimizle nisan ayında). Burada, kral tahtından inerek tüm krallık sembollerinden feragat ederdi. Sonrasında, ağlayana kadar tokatlandığı bir törenle yeniden tahta çıkarılırdı. Ardından günah keçisi -bir insan, genellikle de hüküm giymiş bir suçlu- sokaklarda gezdirilir ve şehir dışına atllarak öldürülürdü."
Sayfa 33 - İthaki, 1. Baskı, Çeviri: Gizem KastamonuluKitabı okudu
Özgürlüğünden vazgeçmek, insan olma niteliğinden, insanlık haklarından, hatta ödevlerinden vazgeçmek demektir. Her şeyden vazgeçen insanın hiçbir zararını karşılama olanağı yoktur.
Reklam
Vahiy meleği Cibril-i Emîn gelmiş ve rahmet peygamberi Muhammedü'l-Emîn'e risalet vazifesini açıktan tebliğ ediyordu. İki emniyet, Nûr dağında birbirine kavuşmuştu ve böylelikle insanlığa yeni bir emanet geliyordu. Artık Nûr'un, Nûr'u karşılama mevsimi gelmiş; yeryüzünde nurlu bir süreç başlıyordu. Semâvî olanı, arzî olanını kucaklayacak ve "Oku!" diyecekti. Dağ ve taşın, taşımaktan âciz kaldıkları bir mesuliyetin konulmasıydı bu omuzlara... Vazifenin azameti karşısında hissedilen ağırlık, dayanılacak gibi değildi.
Doğal algılamanın yitirilmesiyle ilgili en çarpıcı örneklerden biri kuşaklarca kadında annelerin kadın olmanın en temel ve fiziksel yönü olan aybaşı kanamasını öğretme, buna hazırlama ve hoş karşılama geleneğini kızlarına aktaramamasıdır. Hem bizim kültürümüzde hem de başka birçok kültürde, İblis mesajı öyle değiştirmiştir ki ilk kan ve ardından gelen bütün kan döngüleri hayranlıktan çok aşağılanmayla kuşatılmış bir hale gelmiştir. Bu milyonlarca genç kadının mucizevi bedenle ilgili miraslarını yitirmesine ve onun yerine ölmekte hastalanmış ya da Tanrı tarafından cezalandırılmış oldukları korkusuna kapılmalarına neden olmuştur. Kültür ve kültürün içindeki bireyler İblisin değiştirip çarpıttığı mesajı sorgulamadan almış ve onu çok daha fazla etkili olacak şekilde aktarmış ve böylece kadının duygusal ve cinsel olarak duyumlarının arttığı bu dönemini bir utanç ve cezalandırılma dönemine çevirmişlerdir.
Sayfa 474Kitabı okudu
Seneca, insanın doğanın bilgisinden yola çıkarak ahlaki gelişimi tamamlası gerektiğini söyler. İnsanı kederden, kötülükten, gelip geçici zevklerden, doyumsuzluktan, korkulardan ancak doğanın hakiki bilgisini kavramak kurtarır. Böylece insan olgunlaşır ve doğanın değişmez gerçeği olan ölümü bile soğukkanlılıkla karşılama cesaretine sahip olur. (Bu alıntıyı bana Küçük Ağaç'ın Eğitimi kitabını hatırlattı. Tekrar okumalıyım)
Yunan mitolojisine göre Eros bir tanrıdır. Romantik aşk, zamane psikologları tarafından da kutsal olarak tanım lanmıştır. Pulitzer ödüllü psikolog Emest Becker, romantik aşkı, kendimizi “kahraman” gibi hissetme, yaşamımızın “kozmik” düzende bir anlamı olduğunu görme, bizi “bütünüyle kavrayan”, kendimizden “daha yüce bir şeyle birleşme” ihtiyacımızı karşılama yollarından biri olarak tanımlar. “Kozmik kahramanlık ihtiyacı” yaşamı doyurucu hale getiren “ilahi ideaT’e dönüşen sevgiliye, bütün tinsel gereksinimlerin yoğunlaştığı kişiye odaklanır. Bugün rom antik aşka bu kadar önem atfedilmesinin bir nedeninin, 21. yüzyılın başında, Batılı, laik bir toplum da yaşamamız olduğunun pekâlâ farkındayım . Otto Rank’in dediği gibi, bu tür toplumlarda insanlar, kendilerinden öncekiler için din neyse, aşktan onu , yani yaşamlarına bir anlam ve amaç katmasını beklerler. Roman tik aşk , kendimizden daha büyük bir şeyle bağlantı kurmamızı sağlayan kişiler arası bir deneyimdir. Dindar olmayan ve herhangi başka bir ideolojiye mensup olmayan kişiler için romantik.aşk, yegâne “ilahi” deneyim kabul edilebilir.Modern Batı toplumunda romantik aşka atfedilen eşsiz önem . Deniş de Rougermont tarafından şöyle ifade edilir: “Bir medeniyetin arkasından bir yenisinin geldiği son 7.000 yıldır, hiçbir medeniyet romans denen aşkın böylesine propagandasını yapmamıştır.”
ıletişim yayınlarıKitabı okudu
1,000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.