Hayat bir sevdadır… Onu yaşa!
Hayat bir hediyedir… Onu al!
Hayat bir bilmecedir… Onu çöz!
Hayat bir fırsattır… Onu yakala!
Hayat bir şarkıdır… Ona eşlik et!
Hayat bir bahçedir… Onu der!
Hayat bir iyiliktir… Ona karşılık ver! …
Kendine bir iyilik yap.. Herkese Gülümse…
Çünkü…
Samimi bir sevginin yerini başka ne tutabilir bu hayatta…
Birine karşılıksız iyilik etmenin hazzını başka hangi şey yaşatabilir insana…
Hangi intikam daha güçlüdür kötülüğe iyilikle cevap vermekten…
İnsan yaşadıkça zaten, vazgeçemeyiz ki sevmekten…
Biliyorsun, küçücük bir tebessümle değişebilir bütün dünya bir anda…
Biliyorsun, insanlığımız büyüdükçe büyür iyiliğin sıcacık kucağında…
İyilik üzerine yazılar, hikâyeler, şiirler, öneriler, güzel sözler ve daha neler neler…
Hadi, kendine bir iyilik yap. Herkese Gülümse…
Biraz uzun ama bana göre okunması gereken bir yazı...
YAŞAMDAN KESİTLER
Günlerdir heyecandan içi içini yiyordu. Ne yapacağını bilemiyordu. Neden mi? Sevebileceği, hayatındaki boşlukları doldurabileceğini düşündüğü biriyle tanışmıştı. Her şey ondan sonra tümüyle değişti. Yaşam daha bir güzel, daha bir keyifli ve heyecanlı olmuştu. Aşık
Bir kalp manifestosu;
Modern hayat, teknoloji, markalar, alışveriş merkezleri, kalabalıklar, dört bir yanımızı sarıyor.
Hayatımızı, kalbimizi çalmak istiyorlar…
Bize “siz de sıradanlaşın, makinenin bir parçası olun, artık teslim bayrağını çekin” diyorlar.
İçten, karşılıksız davranışları terk edip kendileri gibi rol yapmamızı bekliyorlar.
Çocuklar
Kitabın başlamasından sonunun nasıl biteceğini tahmin ettiğimiz kitaplar vardır ya hah işte bu da onlardan biri. Ama bu demek değildir ki kitabı beğenmedim , aksine sıkılmadan okunabilen kurgusu yine de merak ettiren bir Sandra Brown romanıydı. İki yıl önce ölen eşinin en yakın arkadaşına aşık olan Cyntia ve bu aşkı karşılıksız bırakmayan Worth'un hikayesi. Güzeldi....
Yeni Bir HayatSandra Brown · Martı Yayınları · 2009151 okunma
Çöl mirlerinin biricik varisi prenses Hacer birgün aniden köle olarak amansiz bir hayat yolculuguna baslar. Kuzey ülkesi krali Avemeleh e cariye olarak saraya alinir. Cariyelikten Hz. Ibrahime ikinci es, Hz. Ismaile anne olusu ve Zemzem suyunun dogus hikayesi anlatilmistir. Hacer'in İbrahim'e karsiliksiz askini merak edenlere tavsiye edilir.
Roman ikinci dünya savaşı sırasında Paris`te yahudiler için saklanma yerleri tasarlayan mimar Lucien Bernard`ın hayat hikayesini anlatıyor. Önceleri para için bu içi yapsa da daha sonra karşılıksız insanların hayatını kurtarmak için ölümü göze alıyor. Savaşın insanları acımasız hale getirdiği bir dönemde tpolum içnde vicdanı ile hareket edenlerin, insan olmayı insan kalmayı başaranların olduğunu göstermiş yazar. Aynı zamanda ikinci dünya savaşı yıllarındakı Fransa`nın durumuna işık tutmuş, tarihle sanatı iç içe vererek dönemin mimarisi, modası hakkındaa bir çok bilgi vermişdir.
Paris MimarıCharles Belfoure · Yabancı Yayınevi · 2015128 okunma
Selim sürekli eşine kırmızı güller alan, yıllardır mutlu evliliği olan bir adam...
Ancak hiçbirşey göründüğü gibi olmayabiliyor... Güller ve Yalanlar bir arada olmuyor :(
Bir gün hiç beklemediği bir haber alan Nur'un hayatı baştan sona değişecek ve hayat onu farklı bir yöne doğru sürükleyecektir...
Aile bağlarının ve güvenin ne denli önemli olduğunu güzel anlatmış...
Çok kötü bir olayın başımıza gelmesi ve umudumuzu yitirdiğimiz anda, aslında daha güzel mutluluklara kapıların açılabileceğini görmemizi sağlıyor..
Selim'in anne ve babasının fedakarlığı, Nur'a bu denli sahip çıkmaları gözlerimi doldurdu.
Kitabın sonunda ise, ilahi adalet dedim, hiçbir kötülük karşılıksız kalmıyor...
Keyifle okudum :)
Kimi vakitler, ruhumda hissettiklerim dünyaya çıkacak bir kelime bulamaz. Böyle zamanlarda hayat, dört bir tarafıma asılmış donuk bir resim gibi durur. Kalkıp insanların içine karışmak istemem, elimi raftaki bir kitaba atmak istemem, sevdiğim insanları aramak istemem; bitkinlikle, kendimi kendi içime uzatırım.
Oysa bilirim ki o ağır ve gamlı yurtta, anılarımın çölünden başka bir bekleyen yoktur beni..
Orada söylenip bitmiş şarkıların nakaratları, geri çevrilmiş çiçekler, karşılıksız kalmış cümleler ve aradığını bilmeyen bir göçmenin izleri birbirine karışmıştır artık..
Farkında mısınız, sahip olduklarınızın, başkalarının da işine yarayabileceği bir büyük sofradır yeryüzü.
Çok mu zor, karşılıksız ve çekinmeden, bir kibrit tanesini, bir tutam tuzu ayırıp, bir kaya yarığına saklamak.
Sonuna kadar tüketip, bitirmek yerine, ihtiyacımız kadarını alıp, geriye kalanını bizden sonrakilere bırakabileceğimiz bir hayat.. Gerçekten, çok mu zor.
Hadi, bir tutam tuz ve birkaç kibrit koyup cebimize, düşelim yollara.
Hadi, kendimize ve dünyaya ağlayarak..
Hadi önce, kendimizi kurtararak başlayalım şu işe.
Merhaba kitapsever arkadaşlar…
Ercan Kesal ile ilk tanışmamız oldu Peri Gazozu. Kitap ismini babasının yaptığı ve sattığı gazozlardan almış; ama gel gelelim kitapla büyük bir alakası yok denilebilir. Ercan Kesal Radikal Gazetisi’nde yazmakta ama asıl mesleği doktor olan yazarımız sinema işinde ise büyük başarılar göstermekte… Biyografi için :
Giyim kuşam zarifliğine değer vermekle beraber, hemcinslerimin üzerindeki elbiselerin dikimindeki kusursuzluk derecesine hiç aldırış etmem çok kere.
Ama bir akşam, Milano’da özel bir toplantıda tanıştığım kırk yaşlarında görünen bir adam, sırtındaki elbisenin pürüzsüzlüğü ve kesilişindeki mutlak güzellikle gerçekten göz alıyordu.
Bilmiyorum