Hasan Sabbah yalçın bir dağın tepesindeki bir adam.Kartal yuvası bir kalede oturuyor. Alamut kalesinde. Krallıkları deviren adalet dağıtan, dehşet saçan bir adam. O zamanın Selçuklu Sultanı Selahattin bu Hasan Sabbah’ın peşine kelle avcılarını göndermiş. Hasan Sabbah’ın kellesini istemiş. Gel zaman git zaman Hasan Sabbah’ın elçisi Sultana gitmiş saraya.Elçi gelmiş, Demiş ki, “Sultana bir lafımız olacak”  Sultan “Buyur söyle” demiş. Elçi bakmış şöyle, Demiş ki “Bu kalabalık olmaz”. Sultan kalabalığı göndermiş. Elçi demiş ki “bu korumalar da gitsin lafım sana” demiş.  Sultan iyice merak etmiş korumaları da göndermiş.O zaman elçi sultanın yanındaki iki kölemen korumaya bakmış.Demiş ki Onları da gönder. Sultan demiş ki;”Onları göndermem, onlar benim oğullarım, en çok onlara güvenirim. Biz üçümüz bir kişiyiz” demiş.Hadi söyle yahut ta git.  O zaman elçi o iki kölemen korumaya dönmüş demiş ki. O zaman Demiş ki “size kılıçlarınız çekin ve hükümdara kıyın desem ne yaparsınız?” İki adam tereddüt bile etmemiş, “Emrin olur” demiş.Bunun üzerine elçi arkasına bile bakmadan çekip gitmiş. Ertesi gün Sultan Selahattin Hasan Sabbah’ın peşine gönderdiği kelle avcılarını geri çağırmış. 
Kartal Yuvası Alamut
Rabbim, kimim ben, kimlerleyim? Bu kanlı gözyaşları daha ne kadar gözlerimi kör edecek böyle? Başka sığınak kalmadığında sana döneceğim Eger sen de beni ortada bırakırsan, nereye gideceğim? ~Baba Tahir~
Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah
Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah
Alamut Kalesi ve Hasan El Sabah- Bernard Lewıs Sanki 100 yıldır elimdeydi 🤦🏻‍♀️ bu yüzden okudum. Şeytani bir zekaya sahip olan Hasan Sabah din adamlarının yalancı olduğunu savunuyor. Sabah İranlı ve tarihteki ilk suikast-terör örgütünün kurucusudur. . Alamut Kalesini kendine merkezi üs seçti. Kaleyi geliştirdi önce. Su kanalları açtı, ambarlar kurdu. Sonra ismailileri kurdu. Aralarında bağ yarattı. Kurallar koydu, birlik yaptı. . Alamutu aldığını duyan Selçuklu veziri Nizam-ül Mülk, 4 ay Alamut’u kuşattı ama alamadı. Kale hiç düşmedi ve teslim olmadı. Alamut’a kartal yuvası da deniyormuş. . El Sabah işi o kadar ilerletti ki Selçuklu içindeki boşluktan yararlanıp, onların içinde bile kendi şebeke ağını kurdu 👀 Selçuklu’nun üst düzey memurları bile ismaili oldu 😬 . Sabah’ın Fedaileri gözünü kırpmadan canını veriyordu, intihar ediyordu, gösteri yapıyordu. Bunu nasıl yapıyordu tarihteki bu adam? 1124 yılında öldü El Sabah. Etkileme gücü, beyni, zekası, ikna yeteneği, askeri zekası günümüzde de şaşılarak bakılıyormuş. . Zeka çok ilginç bir sahiplik. Neye kullanırsan onu şahlandırıyorsun. Bu adam zekasını bu kulvarda kullanmayı tercih etti ve başarılı oldu. Hem de çok başarılı oldu. Başka bir insan bunu iyilik için kullanabilirdi. İki örneğe de baktığında kendi adına başarı hikayesi. Ama biri iyi diğeri kötü. Şimdi biz, hedefi alıp sonuna kadar gideni başarısında takdir edip saygı mı duymalıyız? Yoksa etik, ahlaki, iyi, kötü kavramı ile eleştirmeli miyiz? Amaç ve sonuç ilişkisi tartışılır bir kavram. Herkesin davası başka..
Hasan Sabbah; Yalçın bir dağın tepesindeki bir adam. Kartal yuvası bir kalede oturuyor. Alamut kalesinde. Krallıkları deviren, adalet dağıtan, dehşet saçan bir adam! O zamanın Selçuklu Sultanı, Hasan Sabbah’ın peşine kelle avcılarını göndermiş. Hasan Sabbah’ın kellesini istemiş. Gel zaman git zaman Hasan Sabbah’ın elçisi, Sultan’a gitmiş Saray’a. -Elçi gelmiş demiş ki Sultan’a; Bir lafımız olacak. -Sultan; Buyur söyle demiş. -Elçi; Şöyle bir etrafa bakmış. Demiş ki burası kalabalık. Olmaz. -Sultan; Kalabalığı göndermiş. -Elçi demiş ki; Bu korumalar da gitsin. Lafım sana demiş. -Sultan iyice merak etmiş. Korumaları da göndermiş. -O zaman elçi; Sultan’ın yanındaki iki kölemen korumaya bakmış demiş ki, onları da gönder. -Sultan demiş ki; Onları göndermem. Onlar benim oğullarım. En çok onlara güvenirim. Biz üçümüz bir kişiyiz demiş. Hadi ne söyleyeceksen söyle, yahut da git. -O zaman elçi; O iki kölemen korumaya dönmüş demiş ki; Size kılıçlarınızı çekin ve hükümdara (Sultan’a) kıyın desem ne yaparsınız? O iki kölemen koruma tereddüt bile etmeden emrin olur! Demişler. Elçi; Bunun üzerine arkasına bile bakmadan çekip gitmiş!“ Ezel 📺 Ramiz Dayı (Tuncel Kurtiz)
Alamut: "Kartal Yuvası" demek. Anlatıldığına göre, bu dağları denetlemek için bir kale yaptırmak isteyen bir hükümdar, oralara terbiye edilmiş bir kartal bırakmış. Kuş gökyüzünde dolanıp durduktan sonra bu kayanın üstüne konmuş. Sahibi de en iyi yerin burası olduğunu anlamış. Hasan Sabbah da tıpkı o kartal gibi yaptı. Adamlarını toplayacağı, okutacağı, örgütleyeceği bir yer bulmak için bütün İran'ı dolaştı. Semerkant olayından sonra büyük kentleri zapt etmenin hayal olduğunu, Selçuklular ile anında çatışmaya girmek zorunda kalacağını, bunun da İmparatorluğun lehine olacağını anlamıştı. Ona gereken başka bir yerdi, girilmez, alınmaz, ulaşılmaz, dağlık bir sığınak! Daha Alamut'u uzaktan görür görmez, kendi yükselişinin, devletinin doğuşunun gerçekleşeceği yerin ancak burası olacağını anlamıştı. Alamut o sıralarda pek Çok kent gibi, içinde birkaç askerin, birkaç köylünün, bir o kadar da esnafın, aileleri ile birlikte yaşadıkları tahkim edilmiş bir yerdi. Başında, Nizamülmülk'ün atadığı, adı Mehdi Alayit olan bir vali bulunuyordu. Adamın bütün derdi ceviz, üzüm ve nar yetiştirmek ve sulamada kullanacağı suyu bulmaktı.