Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Türkmen nedir? Türkmen Kime Denir?
Türkmen adını yazılı olarak en erken gördüğümüz yerlerden biri Kaşgarlı Mahmud'un Divânü Lugâti-Türk adlı eseridir. Kaşgarlı Mahmud, Türklere neden bu ismin verildiğini güzel bir hikâye ile anlatır: Zülkarneyn ile Türkler arasında geçen bir mücadelede sayıları epeyce azalmış olan Türkler, Zülkarneyn in eline düşerler. Üzerlerinde Türk olduklarına dair deliller bulan Zülkarneyn, onlara Farsça “Türke benzeyen” anlamında “Türkmanend” demiştir.
rüzgar ve ruh
Hareket, dölleyici rüzgar ve ruh arasında bir ilişki kurgulandığını görüyoruz. Ruh kelimesi; Almancada Seele, İngilizcede soul, Got dilinde saiwala, eski Almancada Saiwalo, eski Yunancada ise 'hareketli', 'alacalı', 'parıldayan' anlamına gelen aiolos idi. Eski Yunancada psykhe (nefs) kelimesi ise etimolojik olarak "nefes" veya "soluk" anlamına gelir. Bu kelimenin yakın biçimleri ise şöyledir: psykho (üflemek), psykhos (serin), psykhros (soğuk) ve physa (körük). 36 Rüzgar anlamına gelen başka bir eski Yunanca sözcük pneuma, aynı zamanda 'ruh' anlamına da gelir. Latince anima (nefs), eski Yunanca anemos (rüzgar) sözcüğüyle aynı köktendir. Kaşgarlı Mahmud'un sözlüğünde 'tın' ruh, nefs; 'tınmak' solumak, soluklanmak anlamına gelir. Got dilinde us-anan veya ausatmen 'soluk vermek' ve Latincede an-helare 'güçlükle soluk almak' anlamındadır. Eski yüksek Almancada spiritus sanctus yerini 'soluk' anlamındaki atum, Atem sözcüğüne bırakmıştır. Bütün bu kelimeler ruh kelimesinin anlamını ortaya koyar: Ruh, hareketli bir güç, hayat veren bir güçtür.
Reklam
Göktürk Yazıtları'ndan anlaşılıyor ki, "Türk halk inancına göre, insanın ruhu, öldükten sonra kuş yahut böcek şekline giriyormuş. Ölen hakkında 'uçtu' deniyor. Bilindiği gibi, Batı Türklerinde, hattâ İslâmiyeti kabulden sonra 'öldü' yerine, 'şunkar boldu' yâni 'şahin oldu' deyimi kullanılıyordu". Yakut'ların inancına göre, ölüm halinde "kut" (can), bedeni terk ederek, kuş şeklini alır ve kâinatı kaplayan Dünya Ağacı'nın dalları üzerine konar. Yakut'larda ruh, hayvan şekline de girmektedir. Moğol şamanının kuş şekline girmesini sağlayacak "kanatları" vardır. Orhun Yazıtları'nda ve Kaşgarlı Mahmud' un Divân'ında gösterildiği üzere, eski Türkçede, "cennet"in "Uçmak-uçmağ" kelimesi ile açıklanması da bu bakımdan manâ taşır. Bu kelimeyi, bazı Alevi şairlerinin nefeslerinde de buluruz.
Sayfa 68 - Türk Dünyası Araştırmaları VakfıKitabı okudu
Kaşgarlı Mahmud Divanu Lugat'it-Türk adlı eserinde "At Türk'ün kanadıdır" diye ifade eder. Bozkırlarda yaşayan Türkler atsız düşünülemez. Atın sağladığı sürat sayesinde her zaman bilinmeyen ufuklara doğru göç edebilmişlerdir.
Sayfa 198 - Yeditepe YayıneviKitabı okudu
Uçmak: Bir kişinin öldüğünü belirtmek için, eski Türkler her ne kadar birden fazla ifade biçimine sahipse de, törensel ortamlarda genellikle onun "uçup gittiğini" söylerlerdi. Türkçe'deki uç- fiili Orhon Yazıtlarında sıkça kullanılmaktadır; ya basit fiil (uçtu) olarak ya da bar- fiili ile oluşturulan bileşik sözcük (uçabar-) olarak. Sonraları, -mak son ekini alan mastar, yani uçmak fiili, Soğdcada cennet anlamına gelen uçmak ismiyle karıştırılmıştır. Dolayısıyla en geç 11. yüzyıldan itibaren, uçmak sözcüğü Ahiretin bu özel bölgesini nitelendirmiştir. Kâşgarlı Mahmud'un belirttiği anlam da buc'ur, aynı şekilde, sahip olduğumuz daha sonraki değişik sözlükler de bu anlamı belirtmektedir: Codex Cumanicus, Kitâb al-idrâk, 1245 yılına ait anonim Tarğumân vd. Nitekim bu dönemden itibaren, ölen bir kişi için onun bir doğana dönüştüğü (şunggar boldu) söylenir. Bu, İslâmiyeti benimsedikten sonra da muhafaza edilen bir ifade olup, Büyük Moğol İmparatorluğu'nun kurucusu Babür'ün (ö. 1530) Hatırat'ının oluştuğu dönemde bile mevcuttu.
208 syf.
·
Puan vermedi
·
7 günde okudu
11. yüzyılda Karahanlılar devrinde yaşamış Kaşgarlı Mahmud'un "Divanü Lugati't-Türk" adlı eseri, Türk dili ve kültürünün en önemli hazinelerinden biridir. Bu eser, sadece bir sözlük olmanın ötesinde, Türk tarihi, coğrafyası, inançları ve gelenekleri hakkında da değerli bilgiler sunmaktadır. Eser, 8000'den fazla Türkçe kelime ve deyimi Arapça karşılıklarıyla birlikte içerir. Her bir kelime, örnek cümleler ve atasözleri ile açıklanmıştır. Bu sayede, Türkçenin o dönemdeki zenginliği ve çeşitliliği hakkında fikir edinmek mümkündür. Divanü Lugati't-Türk'ün en önemli özelliklerinden biri, Türkçenin ilk sözlük olmasıdır. Bu eser, Türkçenin gramer kurallarını da ilk kez sistematik bir şekilde ele almıştır. Eser, sadece dilbilimciler için değil, tarihçiler, antropologlar ve edebiyatçılar için de önemli bir kaynaktır. Kaşgarlı Mahmud, eserinde Türk boylarının yaşadığı coğrafyayı da ayrıntılı bir şekilde tasvir etmiştir. Bu sayede, o dönemdeki Türk dünyasının siyasi ve sosyal durumu hakkında da bilgi edinmek mümkündür. Eser, Türklerin inançları, gelenekleri ve görenekleri hakkında da değerli bilgiler içerir. "Divanü Lugati't-Türk", Türk dili ve kültürünün korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük önem taşımaktadır. Bu eser, Türklerin kimlik bilincini oluşturmada da önemli bir rol oynamıştır. "Divanü Lugati't-Türk" sizin için paha biçilemez bir hazinedir. Bu eseri okurken, sadece kelimeler değil, bir milletin tarihi ve kültürü de canlanacak.
Divanü Lugati't Türk
Divanü Lugati't TürkKaşgarlı Mahmud · İnkılap Yayınları · 2008233 okunma
Reklam
At: At eski Türk dünyasında özellikle insanın ayrılmaz dostu (ki bu sıfatıyla özel bir kişiliğe sahiptir) ve özellikle gök tanrı (Tengri) için Kurban hayvanı olarak kabul ediliyordu. At başka merasimlerde de görmek mümkündür, özellikle at yarışlarında veya bir merkezin "etrafı dolanıldığında". Bütün bu örneklerde, at ile gök arasında şüphesiz bir bağlantı olduğu anlaşılmaktadır. Bu hayvanın gök kökenli olduğu veya göğe benzediği yolundaki düşünce, henüz milâttan önceki dönemde bile bozkırlarda yaygın olan bir inanç olsa gerek. Dolayısıyla, bu inancın Türklerde var olması gayet muhtemeldir. 12 Hayvanlı Takvimde at ayı haziran ayına, başka bir deyişle yaz gündönümünün olduğu aya, yani güneşin en yüksek noktada bulunduğu zamana karşılık gelir. Kutadgu Bilig'de, at Zamanın simgesidir. Turfan metinlerinde, at resimleri bazen Maviye, yani göğün rengine boyanmıştı. Nihayet Kâşgarlı Mahmud'un sözlüğünde, şüphesiz uçan at simgesine yapılmış bazı anıştırmaları bulmak mümkün.
Soğdlar İslam'dan önce de gerektiğinde Türklerden yardim isterlerdi. Narşahî'deki bir örnekte erken Göktürk çağında Buhara'ya hâkim olan bir zalim yöneticiye karşı Türk kağanından medet aranır. Bu halk Türkler için tarih boyunca düşman ve daima yağmalanacak, köleleştirilecek bir topluluk olarak görülmemiş; aksine bozkır ekonomisinin bütünler bir parçası olan Soğdiyana'nın tarım ve zanaat ürünleri üzerinden oluşan bir ortak yaşamın diğer tarafını temsil etmiştir. Tarihin hiçbir döneminde Türklerin Soğdlara Araplar gibi davranmaları vaki olmadığı gibi, Kaşgarlı Mahmud'un naklettiği "Tatsız Türk bolmas, başsız börk bolmas" (Soğdsuz Türk olmaz, başsız börk olmaz) sözünde bunu en samimi ifadeleriyle buluruz. Ancak Türk yardımının da kalıcılığı ve istikrar yoktu. Bazen Türkler öfke ve istihzalarını yerlilere yöneltmekteydiler. Örneğin Maveraünnehr'in kapısı olan Tirmiz Araplarca kolay bir şekilde fethedilince Türklerden yardım istediklerinde aldıkları cevap, "Bir adam yüz kişiyle gelip de sizi kovup şehrinizi aldıysa size lanet olsun!" şeklindedir.
Sayfa 56 - Kripto YayınlarıKitabı okudu
183 syf.
7/10 puan verdi
·
Beğendi
·
1 saatte okudu
Dikkat spoiler içerir. Orta Asya'da yaşayan ve pek çok Türk devletinin kurulmasına sebep olan Oğuzlar Hakkında farklı kaynakların hazırladığı makalelerin birleştirilmiş halinden oluşan güzel bir tarihi araştırma eseri. İlk olarak nerede adlarının duyulduğu, kendisinden çıkan devletler, Salur gibi büyük bir boyunun faaliyetleri, Dede Korkut hikayeleri ve diğer Çin, İran kaynakları ile karşılaştırmalar, Alper Tunga ve İran'daki Efrasiyab arasındaki benzerlikler, Selçuk Bey'in babası Dukak'ın Hazar dostu olması, Selçuk Bey'in çocuklarına İsmail, Yusuf vb Yahudilerce meşhur isimler vermesi, Peçenekleri yenen Oğuzların onları Avrupa'ya doğru sürmesi, Kaşgarlı Mahmud'un taraflı yazıları, kimin Oğuz kimin olmadığının belli olmaması, Yahudi olan Azarlar ile önce dost olup sonrasında Ruslar ile ittifak yaparak savaşmaları, Dukak ve Selçuk beyin bunu engelleyememesi, Karahanlılar ile işbirliği gibi konular anlatılıyor. Makalelerin dili biraz boğucu olsa da güzel bilgiler veren bir kitap.
İlk Oğuzlar
İlk OğuzlarOsman Karatay · Ötüken Neşriyat · 201785 okunma
Reklam
Divanu Lugati't-Türk
Kaşgârlı Mahmud'un eseri Divânu Lügati't-Türk ise 466/1074'te tamamlanmış, 470/1077'de bu sırada Selçukluların korumasında bulunan Bağdat'ta Abbasi Halifesi Muktedi-Billah (1075-1094)'a takdim edilmiştir. Abbasi halifesine sunulmuş olmakla birlikte Doğu Karahanlı kültür dairesine ait bir eserdir. Divânu Lügati 't-Türk, isminden de anlaşılacağı üzere, Türk lügatlerinin bir nevi Divânı olup, Türk şive ve ağız malzemesini içine alacak bir sözlük olarak düşünülmüştür. Fakat sonuçta eser, Türk dili ve kültürü için tam manasıyla bir hazine hüviyetini kazanmıştır. Divânu Lugati't-Türk, Türk milletinin yüceliğini anlatmak, Türk dilinin Arapça'dan geri kalmadığını göstermek ve Araplara Türkçe'yi öğretmek için kaleme alındığından Türkçe'den Arapça'ya bir sözlük şeklinde tertip edilmiştir. Eserin yalnızca madde başları Türkçe, açıklamaları ihtiva eden kısımlar ise Arapça'dır. Madde başı olarak alınan kelime sayısı 8.000 civarındadır.
Türk kelimesi, umumiyetle birbirine benzeyen dil konuşanlara mahsus olmak üzere, ilk defa Araplar tarafından kullanılmış görülmektedir; fakat bu istimâl bugün Türk sayılan o kavimler arasında taammüm etmemiştir. Gazneliler devrinde, Kaşgarlı Mahmud'un kitabında, Ebugazi Bahadur Han'da, Selçukîler ve Osmanlılar zamanında, Oğuzlar, Tatarlar, Uygurlar vesair kavimler birbirinden tefrik ediliyorlardı. Bugün de, bazı âlimlerin umumen Türk ismini verdikleri birçok kavimler kendilerinin asıl adlarını muhafaza ediyorlar; bunlar benliklerinin müstakil şuuruna malikdirler.
Kaşgarlı Mahmud'un Divânu Lugâti't Türk'ünde ise aynen şöyle yazar: "börk = Kavuk, başlık. Acemsiz Türk, başsız börk olmaz." Ayrıca Türklerde sarık sarma adeti de vardı. Sarık, Kaşgarlı Mahmud'un Divânu Lugâti't Türk'ünde, "er suwluk urundı" diye geçer. Manası; "adam sarık sarındı" demektir.
FRITZ HOMMEL VE ARAŞTIRMALARI
Sümerceyi Altay dilleriyle birlikte inceleyen bu araştır. malar, umumiyetle Sümerceye mahsus göze çarpacak bir karakter sağlamaktan uzak kalmışlardır. Nitekim, 1915 yılında Hommel, iki yüz kadar Sümerce ve Türkçe kelime arasında yaptığı bir karşılaştırmayla, bu dili Türkçe olarak kabul et mek gibi bir iddiada bulunmuştur. 1926 yılındaysa aynı bil. gin, bu davanın doğruluğuna o kadar inanmıştır ki, yukarıda anlattığımız karşılaştırmasını, daha sağlam bir esasa dayatmak için Kaşgarlı Mahmud'un Divanü Lugati't-Türk'ünden de kelimeler almaya gayret etmiştir. Bu karşılaştırmalarında Sümer dili ile Ural-Altay, bilhassa Türk dili arasında lengüistik ve morfolojik bakımdan muayyen [belirli] benzerlikler gören bu bilgin, dikkatini çeken birçok kelime ileri sürmüştür ki, bunların arasında en iyi ve teyit edici misallerse aşağıdaki kelimeler olmuştur. Sümerce ai = Türkçe ay Sümerce dağ = Türkçe daş,dağ Sümerce dingir = Türkçe tengri Sümerce gus = Türkçe üç Sümerce ab = Türkçe eb,ev Sümerce agar = Türkçe ekin
Kaşgarlı Mahmud'a göre Türk nedir?
Türk Nuh'un (sa) oğlunun adı. Nuh'un oğlu Türk'ün oğullarına yüce Allah tarafından verilmiş bir isarlık oluncaya kel-insäni hinun mine'd-dehri qullarna yüce Allah tarafından anılacak bir varlık kadar- uzun bir zaman geçmemiş 76-1) Adem aleyhisselama adiun "insan" olması gibi. Burada "mis midielimesinde
Sayfa 191Kitabı okudu
224 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.