Bu hikâye suya yazılmıştır. Kuytu bir köşede nemden ve dahası it bağlasan durmaz denilen bir yerde dökülmüştür cümleler çatlayan dudaklardan. Takvimler Mart ayını gösterirken; kapı aralığından gazete parçasına sarılı öğün yemeğini uzattılar. Göz ucuyla baktı bırakılan gazeteye; karanlık, isli odaya vuran güneş ışıklarının tozları havada görünür
İnsanlara duyulan ve bilginin eşlik etmediği her sevgi, sevgi öznesini hatalı bir istikamette idealleştirmeye sebep olur. Bu idealize ediş zamanla öyle bir hâl alır ki, daha sonra onu bilgiyle düzeltmeniz dahi pek meşakkatli olur.
İdealize edilen her şahsiyet şu veya bu oranda gerçek kişiliğinden koparılır. Gün geçtikçe de oran yükselir. O kimse artık bir mit, masal kahramanı, ütopik figür hâline getirilir. Fakat bu usûl ancak “sahte kahraman” üretmeye yarar.
Bir insanın hakiki mi yoksa sahte kahraman mı olduğunu ancak bilgi konusu hâline getirilip getirilemediğinden anlarız. Eğer insanlar bir kişi mevzubahis olduğunda tarihî hakikatlerden kaçıyor, halka açıklanması istenmeyen bir kısım hatıra ve icraatlarla karşılaşıyor, “halkından” bir kanun ile korunuyorsa, burada bilginin eşlik etmediği bir sevgi, o sevgi istikametinde bir kahramanlaştırma ve yine aynı cehalet nispetinde sahte kahramanlık var demektir.
İnsanları -artısıyla eksisiyle- olduğu gibi tanımadan, tanıdıktan sonra da sevgi ve nefret dairesinde hak ettiği yere koymadan gerçek kahramanları tespit edemez, modern hurafeler, ayinler, sirenler ve çelenkler içerisinde yaşar gideriz.
Melikşah Sezen
Kemâl, “bir şeyin tam ve noksansız dereceye erişmiş olması durumu” mânâsına da gelen bir kelime. Beşerî sınırlar içerisinde imanın bir kemâli olduğu gibi küfrün de bir kemâli var. İnsan hangi kemâle muhabbet duyacağını doğru seçmelidir.
Melikşah Sezen
Townshend ve 12.000 askeri Kasım ayında kuzeye ilerledi. Onları Bağdat'ın güneyinde mevzi almış Türk kuvveti karşıladı. Korkunç koşullar altında gerçekleşen muharebenin bilançosu iki taraf için de ağır oldu. Türkler geri çekildi; fakat kendisi de ricat etmek zorunda kalan Townshend Kut'ül-Amare'ye geri döndü. Hasımlarının zayıflığını sezen Türklerin Townshend'i takip ederek Kut'ül-Amare'deki Müttefik kuvvetini çembere almasıyla, beş ay sürecek Kut'ül-Amare Kuşatması başlamış oldu.
Seni sevdim, seni birdenbire değil usul usul sevdim
“Uyandım bir sabah” gibi değil, öyle değil
Nasıl yürür özsu dal uçlarına
Ve günışığı sislerden düşsel ovalara
Susuzdu, suya değdi dudaklarım seni sevdim
Mevsim kirazlardan eriklerden geçti yaza döndü
Yitik ceren arayı arayı anasını buldu
Adın ölmezlendi bir ağız da benden geçerek
Soludum,