MAL BEYANI 1- Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen 2- Gökyüzünde bir bulut 3- Bitlis'te beş minare 4- Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili 5- Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanıp sigara içilen beyaz duvarı 6- Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü 7- Palandökende bir palan, iki döken 8-
1927 yılı Cumhuriyet Bayramı. Kastamonu'da bayram dolayısıyla balo veriliyor. Akşam vali biraz gecikerek salona geliyor. Herkes ayağa kalkıyor, ancak genç bir köy öğretmeni valinin geldiğini fark edemeyerek ayağa kalkmakta gecikiyor. Vali bey onu görüyor, balo sona erdiğinde Milli Eğitim Müdürünü yanına çağırtıp o öğretmenle ilgili soruşturma açmasını istiyor. Milli Eğitim Müdürü öğretmenin iyi niyetli olduğunu bildiğinden yüzeysel bir soruşturma açtırıyor ve olayı unutturmaya çalışıyor; fakat vali olayın peşini bırakmıyor. Müdür çok zor durumda kalıyor. Olayı Bakanlığa yansıtıyor. Milli Eğitim Bakanlığı da valinin fazla alınganlık gösterdiği kanısına varıyor. Bu durum görüşülürken Atatürk Bakanlık'tadır. Yetkililer kendi aralarında yavaş sesle konuşurken O pencereden dışarı bakmaktadır. - '' Ne oluyor? '' diye soruyor. Olayı anlatıyorlar. Atatürk yetkililere; - '' Hemen valiyi görevden alın. Yapılacak bu kadar işimiz varken genç bir öğretmenle uğraşan valiyle bir yere varamayız. '' diyor.
Reklam
360 syf.
9/10 puan verdi
İlk olarak Hasan Hüseyin KORKMAZGİL ve Sabahattin ALİ ile olan dostluklarında adı geçince bu Sakallı Celâl kimdir diye merak salmıştım. Osmanlının son dönemleri ve Cumhuriyetin ilk dönemlerinde ki tüm kalburüstü ' aydın ' çevreyle tanışıklığı bulunan kendisini anlayanlarca sıkı ahbablık kurmuş bir şahsiyet. Bahriye Nazırı Paşanın oğlu olmanın verdiği tüm imtiyazları reddederek, inandığı doğruların peşlnde masal tadında bir hayat gütmeyi seçmiş birinin hayatını anlatan araştırma-inceleme kitabı. Anadili gibi Fransızca konuşan, temizlik mikrop takıntıları had safada olan, mikrop kaparım endişesiyle insanlarla el sıkışmaktan ve sudan itina ile kaçınan, sırf takıntılarından dolayı gittiği her yerde çatalı kaşığı peçete ile silen, misafir olarak gittiği evde ( dönemin en kodamanlarından biri ) deri koltuğa oturmadan önce bile cebinden mendilini çıkartıp kendine altlık yapan, tüm bunların yanında yirmili yaşlardan itibaren hiç kesmediği sakallarından dolayı Sakallı Celâl lakabıyla bilinen, nevi şahsına münhasır Celâl Yalınız... Kurtuluş Savaşından sonra eğitimli insan sayısı çok az ken Kastamonu, İzmit, Ankara ve İStanbul'da öğretmenlik yapmıştır mektebi sultan-i mezunudur. Tüm öğretmenliklerinden uzaklaştırılmıştır, burada en büyük etmenler; yobazlarla olan gericilik karşıtı mücadeleleri ve Mustafa Kemal döneminin yanlışlıklarını dobra dobra söylemesidir. Kelimenin tam manasıyla bir halk kahramanı...
Sakallı Celal
Sakallı CelalOrhan Karaveli · Doğan Kitap · 2007283 okunma
Merhaba dostlar, herkese iyi bayramlar. "81 İl & 81 Yazar" adında bir proje başlattım kendime.Bunun için yardıma ihtiyacım var, aşağıdakileri derledim fakat epey boşluk var yardımcı olursanız sevinirim :) Hangi yazar, nerede doğmuş ına göre hazırladım, belki sizin de işinize yarar.Yardımlarınızı bekliyorum. 01 Adana – Orhan Kemal 02
312 syf.
·
Not rated
1905 Rus Devrimi ve Sultan Abdülhamid, Hasip Saygılı hocamızın bir tarih çalışması. Adından da anlaşılacağı üzere 1905 ağırlıklı olmak üzere ona yakın dönemlerde Rusya ve Türkiye’de meydana gelen bazı önemli siyasi hadiseler incelenmiş. Kitabın peşinde koştuğu temel soru ise ‘1905 yılında Rusya’da meydana gelen öncü devrimin Osmanlı coğrafyasında
1905 Rus Devrimi ve Sultan Abdülhamid
1905 Rus Devrimi ve Sultan AbdülhamidHasip Saygılı · Ötüken Neşriyat Yayınları · 201624 okunma
Bu arada, kente indiği zaman, bir ayağı tarlada, bir ayağı maden kuyusunda olan yarı-köylünün, bir kolu pamuk tarlasında, bir kolu fabrikada olan yarı-proleterin, düzen içinde değerini, yerini bulamadığını belirten devrimci teoriye övgü, Ahmed Arif 'te vurgulanır: sevmenin kusursuz felsefesi, sisli bir dağın ardından ışır gibidir. Işır gibidir, çünkü kapitalistleşme yaygın bir biçimde uç vermiş, ve artık, "Çukurova / kundağımız, kefen bezimiz" dir ve Kastamonu 'nun ünlü Sepetçioğlu 'su bir kömür işçisidir, Urfa 'da Fransız 'a kurşun atan Urfalı Nazif mavzer değil, kürek tutmaktadır. Bu kürek, kendi avlusunda, kendi küçük tarlasındaki kürek değil, kör boğaz nafaka uğruna, halden düşmüş tebdil gezen can pazarındaki kürektir, yani ücretli işçidir artık. O geçmişin ayaklanan adamı, düşmana silah çeken adamı, ücretli işçi olmakla birlikte, henüz büyük sanayi işçisi değil, pamuk işçisidir, kömür işçisidir. Çünkü birkaç işletme dışında, işçi sınıfı, kendi sınıfının kurtuluşunun, kendi sınıfıyla insanlığın kurtuluşunun savaşımını başlatacak bir güçte değildir henüz. Ahmed Arif, teoriyi kendi toplumunun gerçeğiyle uzlaştırdığı içindir ki, onda, toplumun ilerici ve devrimci öğeleri, çeşitli kesimleriyle yansır, ama olduğu kadarıyla, o gün olduğu gibi.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.