(..) neo-muhafazakar sosyal bilimci Meinhard Miegel şöyle diyor: "[Zengin ülkelerde] her­kes için yeterince yiyecek var, kimse çıplak dolaşmıyor ve her­kes başını sokacak bir çatıya sahip. Aynı şekilde herkes eğitim, sağlık ve kültür kurumlarının hizmetlerine ulaşabiliyor. Hiç kimse kelimenin gerçek anlamında yoksulluk çekmek zorunda değil." Bu söylenenlerin hepsi yanlış. Buna rağmen Miegel, Almanya'da yaşayan bir kesimin yoksul olarak tanımlanması­nı, "yalnızca sosyal statüden değil, yaşamın en elzem unsurla­rından yoksun yüz milyonlarca insanın çektiği gerçek sefale­tin saygısızca göz ardı edilmesi" olarak görüyor.
Reklam
Madalyonun iki yüzü var çün­kü zenginliğin olmadığı bir yoksulluk düşünülemez.
Sayfa 21 - Ayrıntı Yayınları
İş güvensizliği, ekonomik kriz ve maddi darlıkların sağlık üzerindeki olumsuz etkilerini kanıtlayan pek çok araştırma mevcut. Canını dişine takarak çalışan; ama ne yaparsa yapsın durumunu düzeltemeyen mutsuz bir işçinin kalp krizi geçirme riski kendisiyle yaşıt bir fabrika müdürüne göre üç kat daha fazla. Kalp krizi ve beyin kanamaları özellikle ekonomik kriz­Ierin akabinde artış gösteriyor. İnsanlar işlerini kaybetmekten ne kadar çok korkuyorsa, o kadar sık hasta olarak işe gitmek­te.
"Ayağını yorganına göre uzatma" tavsiyesi elbette kendileri ve çevreleri için geçerli değil.
Sayfa 181Kitabı okudu
Göreceli yoksulluk-kulağa ne kadar da masum geliyor. Sanki Alman yoksullar, aslında gerçek anlamda yoksul değil de, yalnızca daha az varlıklılarmış gibi.
Reklam
Max Horkheimer
"Güzel bir numara: Sistemi eleştirmek hakkını, sistemden avantaj sağlayanlar kendilerine saklı tu­tuyor. Sistemin dibini tanıma imkanına sahip olanlarınsa öfkeli, kinci ve kıskanç oldukları baha­nesiyle kozları ellerinden alınıyor"
Yoksulluğun aşağılayıcı damgasını gıda bankaları da yok edemiyor; aksine, gıda dağıtım noktalarının önündeki kuyruklar; toplumun, sayısı giderek artan yoksullara olsa olsa artık gıdaları layık görmesinin, onların duygularına gerçek an­lamda ortak olmayı reddetmesinin bir sembolü haline geliyor.
Sayfa 39 - Ayrıntı Yayınları
Durağanlıktan başka bir şey ifade etmeyen tutkusuz bir pragmatizme saplanıp kalmak yerine tertemiz hayalperestler olmamız gerekmiyor mu?
Sayfa 329Kitabı okudu
Reklam
Yoksulluk, farklı ve aynı zamanda yanlış anlaşıl­malara yol açabilen ahlak ve duygu yüklü bir kavram: Tek bir "yoksulluk" yok. Yoksulluk bağlı olduğu toplumsal koşullara göre biçim­leniyor. Rakamlarla yalnızca belli ölçülerde ifade edilebiliyor.
Sayfa 18 - Ayrıntı Yayınları
Zygmunt Baumann Leben als Konsum isimli kitabında "[Tüketim toplumunun] şaşırtıcı performansı, bireyler ara­sında uzanan mekanı tüketim malları pazarlarıyla doldurma­sında yatıyor; söz konusu mekan, insanları birbirine bağlayan iplerin örüldüğü ve onları birbirinden ayıran parmaklıkların inşa edildiği mekan" diye yazıyor.
(..) gıda ticaret zincirlerinin kârının temelinde, ihtiyaçtan fazla üretim ve israf yatıyor. Gıda imalatçıları darboğazların, satış dalgalanmalarının, nakliyat sorunlarının ve başka aksak­lıkların dengelenebilmesi için her zaman ihtiyacın yüzde 120'si ile yüzde 140'ı oranında üretim gerçekleştirirler. Yani toplam gıdanın yaklaşık dörtte biri zaten çöp için üretilir.
Antonio Gramsci
"Eğitim görün çünkü tüm aklınıza ihtiyacımız var. Faal olun çünkü tüm coşkunuza ihtiyacımız var. Örgütlenin çünkü tüm gücünüze ihtiyacımız var."
Sayfa 326Kitabı okudu
Senegal'in dünyanın en yoksul ülkelerinden birisinin olmasından özellikle ticaret zincirleri sorumlu. Avrupa'nın sebze ve süttozu üretim fazlalığı AB tarafından güçlü bir şekilde sübvanse edilmiş olarak -ki bundan fayda sağlayanlar yine gıda ve tarım holdingleri- Afrika pazarlarına aktarılıyor; daha sonra Senegal ve diğer az gelişmiş ülkelerde, o ülkelerin köylülerinin üretebileceği fiyattan daha düşük fiyatlarla satılıyor. Senegal gibi ülkelerin ekonomilerinin yerlerde sürünmesi bir yanıyla da bu yüzden.
69 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.