"… Motosikletinin üzerine yumulmuş giden insan bu gidişin somut bir saniyesine verir kendini yalnızca; geçmişten ve gelecekten kopmuş bir zaman parçasına tutunur; zamanın sürekliliğinden kopmuştur; başka bir deyişle esrime durumundadır; bu durumda yaşı, karısı, çocukları, kaygıları umurunda bile değildir; unutmuştur onları, bu nedenle korkmaz, çünkü korkusunun kaynağı gelecektir ve gelecekten kurtulmuş bir insan için korkacak bir şey yoktur. Teknoloji devriminin insana armağan ettiği bir esrime biçimidir hız. Motosiklet sürücüsünün tersine, koşucu, kendi bedeninin varlığını her zaman duyumsar, ilaç ampullerini, soluk durumunu hiç aklında çıkarmamak zorundadır; gövdesinin ağırlığını ve yaşını hisseder koşarken, kendi kendinin ve yaşamının zamanının her zamankinden daha fazla bilincindedir. İnsan hız yeteneğini bir makineye devredince her şey değişir: Artık kendi gövdesi oyunun dışındadır ve bir hıza teslim eder kendini, cisimsiz, maddesiz bir hıza, katıksız hıza, hızın hızlılığına, esrime hızına."
''Onun gözünde ikiyüzlülük ve katıksız bencillik, kendisini ileriye doğru götüren her adıma karşılık olarak ödediği bozuk para konumundaydı.''
Sayfa 82 - İlya Yayınları
Reklam
Ustam! Aklım firarda. Gözbebeklerimde müebbet hüzün, Dilimde ay kesiği bir yara, Düşüm kırık dökük, Umudumun boynu bükük, Bir öksüzün omuzlarında sükut. Yüreğim sana emanet sıkı tut.
İnsan sadece öğrenmek zorunda olduğu şeyleri öğrenir oğlum. Sadece acıyla öğrenilenler unutulmaz. Ve ne vakit çekilirse çekilsin, insanın yüreğinin en derinlerinde hissettiği acı, o saf acı, bir imbikten süzülürcesine gelip insanın içine akan o katıksız acı, tüm zamanların acısıdır.
Yorgunum ustam; Ne katıksız somun isterim senden, Ne bir tas su, Ne taş yastıkta bir gece uykusu. Var gücünle asıl sükunetime, Çığlığım kopsun, Uzat ellerini güneşe dokun, Uyandır uykusundan, Tut yüreğimden ustam tut, Tut beni, sür güne... Serkan Uçar
YALNIZLIK‏ O kadar yalnızım ki... duygusal bir boşluğun dibindeyim,etrafımda bir sürü kalabalık var, ama ben sensizliğin boşluğunu yaşıyorum, hep kurtulmaya,bu perdeyi yırtmaya, önümdeki engeli ve zamanı yenmeye çalışıyorum olmuyor sevgilim olmuyor, hiç bir şey zaman süzgecinden geçmeden olmuyor belki duyduğumuz arzu,çektiğimiz hasret dayanılmazdır, ama çekeceğiz sevgilim çekeceğiz, tıpkı dünyaya gelen bir bebek gibi, bizde karanlığın ortasında, mutlu aydınlığa gözlerimizi açacağız. işte o zaman tüm sıkıntıların insanlar için, insanlar tarafından yapıldığını göreceğiz. anlayacağız, ve sevgilim işte o zaman, katıksız sevginin sevincini yaşayacağız
Reklam
256 syf.
5/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Distopya türünün ilk örneği olması ve sonrasında gelen eserlere öncülük etmesi sebebiyle okudum ve sonuç: Kocaman bir hayal kırıklığı. Yazara ve sevenlerine saygısızlık etmemek için, yazsam sonu gelmeyecek eksikliklerini burada belirtmeyeceğim. Diyeceğim şu ki; eğer Orwell "1984" gibi bir başyapıtı bu romandan esinlenerek yazmışsa, bu kendisinin katıksız bir deha olduğunu gösterir. Hele Ursula K. Le Guin'in "Yazılmış en iyi bilimkurgu kitabı." demesi var ki, beni halen rafımda duran ve okumak için sabırsızlandığım "Mülksüzler" adlı eserinden şimdilik uzaklaştırdı. Kitabın en güzel kısmı kesinlikle yine yazarın kaleminden çıkan önsöz. Zamyatin'in görüşlerinin anafikrini içeren bu harikulade 2 sayfadan, kitabın tümünden daha fazla keyif aldığımı belirtmeliyim. Yazar keşke benzersiz hikayesini anlatırken de önsözdeki kadar başarılı olsaydı; ama değil, ne yazık ki değil.
Biz
BizYevgeni İvanoviç Zamyatin · İthaki Yayınları · 20209,2bin okunma
Özgürlüğe olan korkakça sevgimiz (ansızın özgür kalsak, bu sefer de yepyeni birşey olduğu için yadırgar, hemen kaçardık özgürlükten) köleliğin üzerimizdeki ağırlığını açıkça gösteriyor. Beni ele alalım; her şeydeki, yani kendimdeki tekdüzelikten kurtulmak uğruna bir kulübeye ya da mağaraya kaçmaya hazırım, ama, kendi varlığımın bir özelliği olan tekdüzeliği gittiğim heryere taşıyacağımı bile bile, o kulübeye gitmeli miyim acaba? Var olduğum yerde, var olduğum için göğsüm sıkışırken ve bu hastalığın etrafımı saran şeylerden değil, ciğerlerimden kaynaklandığını bilirken, daha rahat nefes alabileceğim bir yer bulabilir miyim? Katıksız güneşi ve özgür enginleri, görünen denizi ve bütün ufku deliler gibi arzulasam da, kim bilebilir yatağımı ya da alışık olmadığım yiyecekleri, hatta sadece artık aşağı dört kat inmemeyi, köşedeki tütüncüye uğramamayı, geçerken aylak berbere selam vermeyecek olmayı yadırgamayacağımı?
Sayfa 224
"Bizler zihinsel değerlerini bedenlerinin eyleminden ayrı düşünmeyen kişileriz. Değerlerini boş rüyalara bırakmayıp var etmeye, düşüncelere maddesel biçimler vermeye yatkın insanlarız. Çelik yapan, demir yolu yapan, mutluluk oluşturan insanlarız. Aranızda insanlık sevincinden nefret edenler varsa, insan hayatını kronik bir acı ve başarısızlık olarak görmek isteyen, insanların mutlu oldukları için özür dilemesi gerektiğine inanan, ya da başarıları, yetenekleri, servetleri için özür dilemeleri gerektiğine inananlar varsa, onlara şunu söylemek istiyorum : Onu istedim, elde ettim, mutlu oldum, neşeyi, katıksız ve suçsuz sevinci tattım...Sizin itiraf edildiğini duymaktan korktuğunuz sevinci, ancak elde edenlerden nefret etmekle tanıdığınız sevinci yaşadım. Evet, benden nefret edin, çünkü ben vardım o notaya."
İnsan sevdiğine kavuştuktan sonra Ekmeği olsun Ayranı hiç olmasın Yemeği sadece darı olsun Yorganı mavi gök olsun Döşeği kuru yer olsun Yastığı sert taş olsun Torbası omzunda Torbanın dibi delik olsun Yurdu buralar olmasın Acem ve gavur ellerinde olsun Sevdiği insanın istediği gibi olduktan sonra Gün boyu avare olsun ... Arsız katıksız ekmeksiz olsun.. Mehmed Uzun
Reklam
368 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Katıksız bir aşk romanı. Arada sırada okunan bir iki doz aşk romanı kış ortasında bahar esintisi yapıyor bana. Ve bu kitap da ziyadesiyle iyi geldi. Ben Özge Uzun tavsiye etti diye bundan başlamıştım,seri imiş meğerse, bu durumda sıralamaya bakarak arada ilaç niyetine okurum :)
Yatağımdaki Serseri
Yatağımdaki SerseriSabrina Jeffries · Epsilon Yayınları · 2011180 okunma
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.