“Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar.” Kim söylemişti bu cümleyi
hatırlamıyorum, ne yazık ki doğru… Doğru, lakin eksik. Ölüm, şehirlerimizi kaybetmekle başlar, vatanımızı kaybetmekle neticelenir.
Sahi nedir vatan? Bir toprak parçası mı, uçsuz bucaksız denizler, derin göller, yalçın dağlar, verimli ovalar, yemyeşil ormanlar, kalabalık şehirler, tenha köyler mi? Hayır, bütün bunların ötesinde bir anlam taşır vatan. Ne sadece toprak parçası, ne su havzaları, ne ağaç silsilesi… Annemizin şefkati, babamızın saçlarına düşen ak, ilk aşkımız, doğan çocuğumuz, dedelerimizin mezarlarıdır vatan…
Vatanı olmayan insanın hayatı da olmaz. Evet, bir vakitler zihnim, kalbim bu fikirlerle doluydu. Şimdi? Şimdi bilmiyorum…
Zamanı gelmiş fikirden daha güçlü hiçbir şey yoktur.
İnsanın en zayıf anı, kendini en güçlü hissettiği andır.
Ölümle yüzleşmek ölmeyi düşünmekten daha iyidir.
Biz de Poe gibi ızdırabımızla alay etmeyi başardığımızda insan olmaya bir adım daha yaklaşacağız.
İnsanoğlu dünyanın en büyük muammasıdır.
Lakin mağlup olmuş insanların mazeretlerini kimse dinlemez…
Ne mazeretlerini ne çektiği acıları, ne hayal kırıklıklarını hatta ne de özürlerini… Mümkünse bu dünyada mağlup olmayacaksın
Ester… Zayıf düşmeyeceksin, tökezlesen de yıkılmayacaksın, yıkılırsan kimse kaldırmaz seni düştüğün yerden. Çiğnenip gidersin çizmelerin altında..
Burası Fransa değil, bakma coğrafi olarak Avrupa'da olduğumuza, burası Doğu medeniyeti Şehsuvar. Bizde hayat daha serttir, daha acımasız.. başka ihtimal yok, ya zalim olacaksın, ya mazlum ya katil ya da kurban. Evet, vaziyet bu kadar mühim… yarın daha da beter olacak çünkü eninde sonunda kaybedeceksin, o zaman mazlum olacaksın, senin kıydıkların sana kıyacak..
Zalimin en büyük başarısı, zulüm ettiklerini kendine benzetmesidir.
Vatan insanın kaderiydi, ne kadar çabalarsa çabalasın kaçamıyordu ondan.
Başka şehirler tehlikeldir, hele büyük sehirler çok tehlikelidir.
Kalabalıklar ışıklar şatafat ne akıl bırakır insanda ne fikirmm ne sadakat kalır ne vefa…
Bütün ruhumla bütün bedenimle yıkılmıştım ama kendimden ve haklılığından emin biriymiş gibi dikiliyordum karşında. Yüzündeki ifadeden daha soğuk olan elini sıktım. Hiçbir tepki vermeden elini usulca cekip yürümeye başladın…
Sanırım insanlara tahammül edemiyorum.
Herkesin aynı yalana iinanıyor olması, onu hakikat yapmaz.
Kaybedilmiş bir davanın umutsuz bir neferi gibiydi.
Elbet bu günler de geçer geriye sadece hatıralar kalır.
Devletin derinlikleri toprağın derinliklerinden daha karanlıktır.
Hepimiz öleceğiz herkes ölür. Bazen rüzgarda savrulacak hatıralar kalır geriye bazen de unutulmaz eserler.