Sorun şu ki “katılım”, “topluluk” ve “sürdürülebilirlik” sözcüklerinin aşırı kullanımı az çok anlamsızlaşmalarıyla beraber ilerliyor. Bu sözcükler bir değerlilik cilası yaratıyorlar, ama yüzeyi kazdığınızda asıl meselenin eleştirel biçimde sorgulanmadığı kolayca görülüyor. Katılım çoğunlukla gerçek bir dönüşüm süreci yerine kestirme bir teskin etme yöntemi oluyor.
1960’larda ve 70’lerin başında en öne çıkan eleştiri ve protesto araçları fiziken sokağa çıkmakken, bugün internet, dar toplantılar ve başka türlü mikro-siyasetler yoluyla salt kamusal gerçekliklerin yıkılarak fiziksel olmayan, çoğunlukla içine kapanık, daha doğrusu seçilmiş siyasal ve kültürel erişim biçimlerine dönüşmesine giderek daha çok tanık oluyoruz.
Sayfa 113Kitabı okudu
Reklam
Politikacılar ve seçilmiş temsilciler, onlara karar verme gücü bahşeden halk adına karar vermeleri beklenirken kendi eylemlerinin sorumluluğunu alma anını referandum yoluyla ertelemektedir. Herkese sordukları bir mesele hakkında vizyon ya da fikir sahibi olmaya bile ihtiyaç duymazlar. Ne yazık ki referandum da fikir üretmez. Sadece çoğunluk ile azınlık arasındaki ilişkiyi aynen takip eder.
Herkesi kapsayan bir demokrasiden bazen ne pahasına olursa olsun kaçınmak gerekir. İşbirliğine dayalı her türlü yapıda, ağda ya da kurumda çatışmaların aşılması ve pratiğe geçilmeşi en nihayetinde ancak birinin sorumluluk almasıyla mümkün olur.
Modernizm rolleri açıkça tanımlar ve herkese ne yapabileceğini ve yapması gerektiğini söylerken, şimdi disiplinlerin artık açıkça ayrışmadığı, istikrarlı bölgelerin olmadığı bir durumla karşı karşıyayız; ayrıca bu belirsizlik alanında eleştirel bakımdan en verimli şekilde nasıl manevra yapılabileceği sorusu da önümüzde duruyor.
...Bu durum her referandum için kesin olarak doğru sayılamaz elbette, ama genellikle kazanan taraf, sıklıkla ilan edildiği gibi aşağıdan-yukarıya demokrasi değil, parası olanlardır.
Reklam
Katılım/işbirliği çıkmazı eldeki seçeneklere ve seçeneği sunanlara itiraz edilemeyen kapalı bir sistemin işaretidir.
...Farklı görüşler arasında gerçek bir karşı karşıya gelişin söz konusu olduğu çekişmeci ya da çatışmalı katılımsa sözü edilen, evet, bence çok iyi bir şey. Ama katılım aynı zamanda kimsenin gerçekten bozamadığı ve fikir birliğinin baştan varsayıldığı bir tür mutabakata katılmak anlamına da gelebiliyor. Bunu olumlu bir şey olarak görmem kesinlikle mümkün değil. Katılım gerçekten onu nasıl anladığına bağlı. Hiç de masum bir mefhum değil.
BİLANÇO TABLOSU BİR MUHASEBE
Görüşlerimi toparlamaya hazırlanırken, bu bölümde birkaç noktaya temas etmek istiyorum. Öncelikle, İngilizlerin Hindistan'da yaptıkları her şeyi kötülemek gibi bir niyetim olmadığını söyleyeyim. İnsanoğlunun yaptığı her işte olduğu gibi sömürgeciliğin de olumlu ve olumsuz tarafları vardı. Hindistan'daki bütün İngiliz yetkililer Clive