Kendimizle kavgamız; okumalarımız, şiirlerimiz, şarkılarımız, bizi anlatıyor. Gerçek bizi, yalana alet olmayan içimizdeki bizi. Yenilmekten korkuyoruz, yaş aldıkça daha da büyüyor bu korku içimizde. Sonra bilmediğimiz karakterlere sarılıyoruz. Düşünsenize sokaktaki senle ayna karşısındaki sen aynı mı. Ya da ben, söyleyemediğim ne varsa burada umarsızca yazabilmem hangi korkunun külhanbeyliği.
İNSANSIZLIĞIMIZ
Kırgınlıklarımız… Üzerini sarmayı beceremediğimiz yara gibi acı veren, her dokunduğumuzda daha beter kanayan kalp kırıklıklarımız. Çam kıymıkları gibi kalbimize batan, acıtan, kanatan söz yaralarımız.
Onaramadığımız çatlaklarımız, paylaşamadığımız kavgalarımız, sırıtan hırsımız, kıskançlıklarımız.
Kalp ağrılarımız… Sevdiğimiz,
Yalnızlık, nedir ki
Neden bu kadar korkutuyor bizi kendinden
Neden yalnız kalmak bizim için bu kadar kötü
Niye birilerine muhtaç hissederiz kendimizi
Biz hiç yalnız kalmayız ki
Yalnız kalmamıza izin verir mi sanırsınız
Sürekli kafamızda taşıdığımız
Bizimle her yere gelen
Aşkımız, sevdamız, kavgamız, umudumuz
Neden yalnız bırakmazlar bizi
Neden bir başımıza kalma çabamız baltalanır
Olmayacak mı yani bizimde kendi kendimizle olacağımız
Kendi iç sesimizi dinleyeceğimiz zamanlar
Neden yalnız bırakmazlar bizi
Hasretimiz, özlemimiz, kafamızdaki mücadelemiz
Hep kötü olarak bildiğimiz yalnızlık
Belki de en çok ihtiyacımız olan şeydir
Nerdesin ey yalnızlık
Seni istiyorum artık, GEL BANA!!!
M.Ç
Herkesten ve her şeyden öte bu dünyada sadece kendimiz ile içimizdeki derinlikle mücadele ediyoruz..
bunca kavgamız kendimizle.
İçinden çıkamadığımız kuyulara kızgınız
görülmedikçe büyüyen çırpınışlarımız
duyulmuyor diye attığımız çığlıklar..
hepsi toy ruhumuzun sancısı.
hepsi bize ait.
Hiçliğe ait 🌿
Nefesle gelen sağlığın, mutluluğun, dinginliğin, gücün en önemli kaynaklarından biri de kabul kabımızın genişlemesidir. Bir başka anlatımla, dünyayı değiştirme isteğini bırakıp onu olduğu gibi içselleştirmek, hiçbir şeyi yargılamadan kabul edebilmek, sevmediğimiz şeylere dahi içimizde yer açmak olgunluğuna erişmektir. Herkesin kabı kadar aldığı, dolduğu ve olduğu yaşamda kabımız genişledikçe, kendimizle kavgamız, aynı anda frene ve gaza basma hallerimiz ve "dur-kalk" larımız kaybolacaktır.
Herkesin kendi içinde yarattığı bir karakter, olmak istediği bir insan tipi vardır. Ama dünya öyle bir yerdir ki yaratığımız karakterin, olmak istediğimiz insanın tam tersi bir insan olarak aynada kendimizle karşı karşıya kalırız. Gözlerine baktığımız yabancıyla ömür boyu sürecek olan kavgamız işte o an başlar...
Dilsiz Şair