Lût Gölü etrafında yaşanan hâdiseler kadar, arâzinin jeolojik durumu da dikkat çekicidir. Göl, Akdeniz’in yüzeyinden dörtyüz metre alçaktadır. Gölün en derin yeri de dörtyüz metredir. Yâni Akdeniz’in yüzeyinden sekizyüz metre alçaktadır. Lût Gölü civârı hâricinde dünyânın deniz seviyesinden en alçak yeri ise, ancak yüz metredir. Sanki arâzinin yapısı dahî, Lût kavminin denâetini (alçaklığını) göstermektedir. Ayrıca Rûm Sûresi’nin 3. âyet-i kerîmesinde bu bölgeye işaret edilerek “edne’l-ard: yeryüzünün en alçak yeri” ifâdesi kullanılmıştır. Bu ifâdeye Arapların yaşadığı bölgeye yakınlığından hareketle “en yakın yer” olarak mânâ verilmişse de, kelimelerin asıl mânâsı “yeryüzünün en alçak yeri” şeklindedir. Nitekim modern çağın gelişmiş teknik imkânlarıla Dünyâ’nın en alçak yeri araştırıldığında, onun, âyet-i kerîmede işaret edilen Lût Gölü havzası olduğu ortaya çıkmıştır. Böyle bir jeolojik gerçeğin, Kur’ân’ın nâzil olduğu dönemin insanları tarafından bilinmesi mümkün olmadığı çin, bu hakîkat, Kur’ân-ı Kerîm’inAllâh kelâmı olduğunun yakın zamanda ortaya çıkmış ilmî delillerinden biridir. Lût Gölü’nün diğer bir özelliği de, tuz oranının yüzde otuz olmasıdır. Bu sebeple gölde balık ve bitki yaşamaz. Bu yüzden göle “bahru’l-meyyit” (ölü deniz) de denir. Bu lânetli mekânda hayvanların bile yaşamaması ayrı bir ibrettir. Zift renginde olan göl, iğrenç kokular neşreder. Sanki bu göl, civârında işlenen günahları bu manzaraları ile insanlığa arz etmektedir.
Sayfa 418Kitabı okudu
Kavminin yalanladığı havari kadar endişeliydi.
Reklam
Ey Kavmim! Bana karşı olan düşmanlığınız, Nûh kavminin veya Hûd kavminin, yahut Salih kavminin başına gelenin benzeri gibi bir felaketi sakın sizin de başınıza getirmesin. (Ve unutmayın ki) Lût kavmi sizden uzak değildir. Hud/89
Bir şeyler yapmalı Ülkesi Ve düşleri çalınmış Sürgün edilmiş Tutsak edilmiş Tel örgülerle çevrilmiş Kıyılmış
(Semud )
Zikredilir ki: Salih aleyhisselam'ın kavminin ömürleri çok uzundu. Onlar kerpiçten ev yaptıkları zaman, daha onlardan biri ölmeden ev harap olup gidiyordu. Bundan dolayı da dağlardan evler yontuyorlardı.
Sayfa 143Kitabı okudu
Lut Kavmi
“Kavminin cevâbı: «Onları (Lût’u ve taraftarlarını) memleketinizden çıkarın! Çünkü onlar, fazla temizlenen insanlarmış demelerinden başka bir şey olmad›.” (el-A’râf, 82) Temiz kalmak, nâmuslu ve iffetli yaşamak, böyle azgın ve ahlâksız bir kavme göre suçtu. Kendilerinin mânevî gıdâları teressübât (pislik) olduğu için temiz insanlardan rahatsızlık duyuyorlar
Sayfa 408Kitabı okudu
Reklam
Ey Türk milleti senden çokları bu tatlı vaatlere kanarak öldüler.
Türklerin başlıca üstünlükleri, kendilerine, her müsait fırsatta baskın tar zında hücum etmek ve hezimet halinde yakalanmamak imkânını veren göçebelere mahsus hareket kabiliyetinde idi. Çin vakanüvisi bu ihtiyar Türk kurduna şunları söyletiyor: "Tukyular Çinlilere oranla yüzde bir değildir. Onlar su ve otlak arar, avla uğraşırlar. Sabit
Mo-ço, diğer Türk kavimlerine karşı daha az muvaffakiyet elde etmedi. Doğuda yukarı Kerulen'deki Bayırku (Bayirkou)ları, kuzeyinde, yukarı Yenisey'deki Kırgızları yendi. Yeğeni Gültekin, abidesinde şöyle diyor: "Mızraklarımızın boyunu bulan karları geçerek ormanlarla kaplı Kögmen (Kögmän) Dağları'na (bugünkü Tannou Ola) çıktık,
630'da İmparator T'ai-tsong tarafından yıkılmış olan Doğu Tukyuları Hanlığı, eski hükümdar ailesinden gelme biri, Koşo Çaydam kitabesinin İlteriş Kağan (Elterich Qaghan) adıyla yücelttiği Kutluğ Kağan (Kutlug mesut) idaresinde yeniden teşekkül etti. Kutluğ'un kendi oğluna borçlu olduğumuz kitabe, Orhon Türk Hanlığı'nın
Bundan sonra elli senelik bir zaman Doğu Tukyuları Hanlığı Çin'e tabi oldu (630-682). Koşo Çaydam'daki Türk kitabesi şunları yazmaktadır. Türk beylerinin oğulları, Çin kavminin kulları, tertemiz kızları da cariyeleri haline geldi. Türk beyleri Türk unvanlarını bıraktılar ve Çin unvanları alarak Çin kağanına itaat gösterdiler. Elli sene işlerini güçlerini ona vakfettiler. Hem gün doğusuna hem batıya Demirkapılara kadar onun için seferler yaptılar. Fakat imparatorluklarını ve müesseselerini Çin kağanının eline bırakıyorlardı.
Reklam
Resûlullah'ın sözünü dinlenmeyen sahabelerin başına gelenler:
Abbâs b. Sehl b. Sa'd es-Sâidî (r.anh) anlatıyor: Efendimiz Hicr'e (Helak edilen Semud kavminin yaşadığı yer) gelip konakladığında, Müslümanlar, oradaki kuyudan su almak istediler. Müslümanlar, kuyunun yanından tam ayrılacaklardı ki, Allah Resûlü: "Sakın o kuyunun suyundan içmeyesiniz. Namaz için abdest dahi almayınız o sudan. Eğer yoğurduğunuz hamur varsa, onu develere yedirin, o hamurun ekmeğinden de yemeyin. Bu gece, yanınızda arkadaşınız olmadan, dışarıya zinhar çıkmayın." buyurdu. Bütün sahabiler, Allah Resûlü'nün bu emrine itaat etti; ancak, iki kişi müstesna. Benî Sâide'ye mensup bu iki şahıstan biri, ihtiyaç gidermeye çıkmıştı. Diğeri de, devesini aramak üzere oradan ayrılmıştı. İhtiyaç için çıkan kişi, cinlerin saldırısına maruz kalmıştı. Devesini aramak için giden kişi ise, şiddetli fırtına tarafından sürüklenerek Tay dağlarına atılmıştı. Allah Resûlüne durum haber verildiğinde, Allah Resûlü şöyle buyurdu: "Ben size arkadaşsız dışarıya çıkmayın, dememiş miydim?" Cin carpan şahsa dua etti. Adam, Allah'ın izniyle şifa buldu ve iyileşti. Diğer şahıs ise, Allah Resûlü'nün kafilesine ancak Tebük'te yetişebildi.
Sayfa 438Kitabı okudu
Kavminin içinde yükselmiş, mürüvveti faziletle, ahlakı güzellikle, soyu asaletle, komsuluğu iyilikle ziynetlenmişti. Huyu yumuşaklığa, bakışı tebessüme, giyimi zarafete, konuşması fesahate mihenk sayılıyordu. Kimse ondan incinmiş değildi. Bu yüzden "doğru, güvenilir kişi" anlamında "el-Emin" lakabıyla çağrılıyordu.
Sayfa 122 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Kavminin acılarına uzak düşen Kendi gözyaşlarını kurutamaz
Lut kavminin kökünü kim kesti? Semûd'u kim helâk etti? Kabe'yi yıkmak isteyen fil sahiplerinin üzerine Ebabil kuşlarını kim gönderdi? Allah'ın azabı geldiğinde, Âd kavminin, var olduğunu iddia ettiği gücü bir fayda sağladı mı?
Zulme Karşı Direnen Peygamber (Firavun,Samiri Bel'am)
Bu cüzde Hz. Musa dönemi uzunca anlatılır. Özellikle Hz. Musa'ya düşmanlık eden üç insan üzerinden durulur: Bunlar Firavun, Samiri ve Bel'am'dır. Bu kişilerin kendilerinin sembolik anlamları vardır. Firavun; zalim bir yönetimi, Samiri; insanlara put üreten ve Allah'tan uzaklaştırmaya çalışan şeytani teknolojiyi ve Bel'am
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.