...okuyacağımız eserlere daha önceden sahip olduğumuz beklentiler üzerinden yaklaşmazsak, onlar da özgün nitelikleriyle bizi etkilerler; görüş açımızı genişletirler ve bize, zaten bildiğimiz şeyler hakkında yeni bir kavrayış kazandırırlar.
Çünkü gerçek bilgi kişinin kendi içinden gelmek zorundadır. Başkalarına aktarilabilecek bir şey değildir. Sadece insanın kendi içinden gelen bilgi gerçek "kavrayış"tir.
Sayfa 77
Reklam
Acı çekmek bir aydınlanma tecrübesidir. İnsan acı yoluyla daha önce hiç farkına varmadığı şeyleri fark edebilir. Hatta insanlık tarihine bile bambaşka bir açıdan bakmaya başlar.Acı çekmiş insan, sanat hakkında da eskiden yalnızca sezgilerle hissedebildiklerini, artık mükemmel bir görüş kabiliyeti ve mutlak bir kavrayış yoğunluğu ile hem zihnen hem de duygusal olarak anlar hâle gelir. (...)
esne(ye)meyen kırılır
Aklımızın verileri nasıl birleştireceğini, hangi deneyimleri kendi hikâyemize dahil edip edemeyeceğini ise "ben" dediğimiz o iç benlik sınırlarını oluşturan inançlarımız belirler. "Ben" sınırlarımız çok dar ve katı ise yeni bilgileri ve deneyimleri bu dar hikâye içinde birleştirmek de zorlaşır. Ben tanımı genişledikçe, inançlar ve kabuller esnetilip daha kucaklayıcı hale getirildikçe; anlayış, kavrayış ve olmayana ergi yeteneklerimizde ciddi bir genişleme görülür.
Komünizmin ortadan kalkması bir yandan ideolojik düşmanın ortadan kalkması anlamına gelmiştir ama Türk milliyetçileri komünizmden daha güçlü bir ideolojik rakip olan küreselleşme projesi karşısında gereken ideolojik kavrayış ve tavrı ortaya koyamamışlardır.
Nasılsa anlıyordu bunları. Tahmin değildi, kavrayış da değildi, biliyordu işte, hepsi buydu.
Reklam
Kavrayışlı olan, bende kavrayış, donuk olan da donukluk görür. Ben ikisinin de haklı olduğunu düşünüyorum.
Güzellik gönüldedir. Gönüldür tek hamleyle hem kavrayış, hem inanışı, hem de davranışı ihata eden.İhsana erenler gönüllülerdir
Yaşama verilen anlamdaki hataları gidermenin tek yolu, yanlış anlamlandırmanın gerçekleştiği koşulları yeni baştan ele alıp üzerlerinde enine boyuna düşünmek, yapılmış yanlışı görmek ve kavrayış şemasında düzeltmeye gitmektir.
Sayfa 16 - Say Yayınları-2004 basımıKitabı okuyor
779 syf.
1/10 puan verdi
"Bir 'budala', sara hastası, aynı zamanda sıra dışı ölçüde zeki olan Prens Mişkin, başkalarından oldukça farklıdır; 'bilinçdışı'yla çok daha yakın ve engelsiz bir ilişkisi vardır. Aşkın bir hale yükseldiği, idrak anları yaşar. Aydınlanma anlarında gelmiş geçmiş tüm varlıkları, duyguları, çekilen acıları ve kavrayış tecrübe eder. Bütün bunların dünyaya ait olduğunun farkındadır. Büyülü varoluşunun özü buradadır işte. Bu mistik bilgelik, kendi çabasıyla elde ettiği ya da ona bahşedilen bir birikim değildir; o bunu arzulamamıştır bile. Yalnızca tecrübe eder. Dahası rastgele gelişen bu duygu ve düşüncelere de sahip değildir. O tam anlamıyla, her şeyin kabul gördüğü, sadece en uzak düşüncelerin değil, aksinin bile doğru olabileceği büyülü sınırlarda birden fazla kez dolanır."
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201224,9bin okunma
Reklam
Garcia'nın çalışmaları karşılaştırmalı psikolojiyi şunu kabul etmeye zorladı: Evrim, bilişi organizmanın ihtiyaçlarına göre adapte olmaya yöneltir. Bu durum "biyolojik olarak hazırlanmış öğrenme" olarak bilinir: Her organizma hayatta kalmak için ihtiyacı olan şeyleri öğrenme itkisine sahiptir. Tabii ki bu kavrayış karşılaştırmalı psikolojinin etolojiyle uzlaşmasına yardımcı oldu.
Mükemmelleşme arayışımızın aslında negatif bir tarafı vardır, kavrayış eksikliğimiz.
Baruch Spinoza
Baruch Spinoza
İnsanlar yaşamda yol aldıkça, başkalarınca oyalanmaya ve eğlendirilmeye olan heveslerini yitirip esaslığa tutkun olmayı öğrenirler. Karakterin yolculuğunda , görünüşteki boyutlara olan inanç azalırken, ahlâki duyarlılığa olan inanç artar. Genç insanlar yeteneğe, parça parça birtakım üstünlüklere hayran olurlar, ancak yaş ilerledikçe, insanın ruhu ve gerçekliği olarak, bütünsel güce ve etkilere değer verilir. Yeni bir bakış ve yeni bir ölçün benimsenir; göstermelik olana itibar etmeyip doğrudan doğruya eylemcinin içine nüfuz eden bir kavrayış, söylenenleri değil söylenmeyenleri duyan bir kulak gelişir.
Eğitimin ve inancın birlikte yürüdüğü bir ruhî oluşumda dünyadan alınacak zihnî tatlar ve kavrayış yüceliği bakımından belirli bir optimuma ulaşılacağı düşünülebilir.
Batı kültürüyle yetişmiş çoğu kişinin aşk ve evliliğe dair beklentileri epey yüksektir. İşte bu beklentiler tükenmişliğe çanak tutuyor. Gerçekte öyle olmadığını bilmeleri beklense bile, âşık olan çoğu kişi aşklarının sonsuza dek sürmesini umuyor. Bu umut o kadar güçlü ki, göz göre göre yapılan hataları perdeliyor, kişiyi sağduyundan mahrum bırakıp öngörülerini bulandırıyor. Aşka dair bu idealist kavrayış sürdürülüp kişiler kendilerini günlük yaşamın çıplak gerçeğiyle yüz yüze bulduğunda, tükenmişlik ortaya çıkıyor. İlişkilerinde beklentilerini yüksek tutan, karşılığında aldıklarından daha fazlasını veren ya da verdiğini düşünen idealist kişilerin ödediği psikolojik bir bedel bu.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.