Der ki bir Yozgat Türküsü : Boğazında hakik var Ne çok gönlü yıkık var Şimdiye kavuşurduk Arada Münafık Var
Bahar gelince ....
....baharın genç tenli,uzun boylu, mavimtrak günlerine kavuşurduk. Hayat sanki yeniden doğar, ağaçlar yeşillenir, beyaz ve pembe çiçeklerini erguvanlar da lalden alevlerini açarlar. Ciçek kokularıyla dolgunlaşan hava gönlumüzü bir saadet vaadiyle kaplar. Her şey kolaylaşmaya, revanlaşmaya başlar. Hayatları hâlâ tabiatın lütfuna veya kahrına göre kurulan insanların ruhlarında ezeli bir ferahlık cağlar. Günler mavimtrak saatlerini gönüllerin üstünden hayatın musikisini söyletmek için bir mızrap gibi geçirir ve kuş cıvıltılarıyla dolu ,bir çocuk neşesi tadındaki saffetli sabahların ,sevilen gözler gibi tesir eden, seven bir kalp gibi dolgun ve durgun akşamların ve menekşeden örülmüş gecelerin şiirli silsilesi başlar.
Sayfa 26 - Yky
Reklam
Genç kızların bize baktığını hissettiğimizde de, utangaç bir mutluluğa kavuşurduk.
Ya Cennet ya Cehennem -Araf diye bir yer yok. Ya teklik ilkesi ya da ikilik -bunları uzlaştırmanın yolu yok. Oysa, başkalıkla ilgili çağdaş düşünce «diyalektik» uzlaşma burcunun altında gelişiyor; onun sayısız değişkesi ise yumuşak, özgeci, insancıl, çoğulcu düşüncede ifadesini buluyor - aslında, Ötekinden söz edilirken gözaldatmacaya
Sayfa 101Kitabı okudu
Öldüğüm an, işte kavuşurduk o zaman.
Sayfa 48 - Herdem Kitap
Reklam
Bir maskeli baloda dans ediyor olsaydık, gün gelir çıkarırdık maskeleri ve kavuşurduk gerçeklere. Ama artık süreç değişmiş, maskeler suratlara dönüşmüştür.
İnsanlığın buluş ruhu, son yüzyılda bize öyle şeyler armağan etti ki; yönetimdeki gelişmeler de teknik gelişmelere ayak uydurabilseydi üzüntüsüz ve mutlu bir yaşama kavuşurduk. ~Albert Einstein
"Boğazında hakik var Ne çok gönlü yıkık var Şimdiye kavuşurduk Arada münafık var"
Pazar akşamları çay saatinde ufak bir avuntuya kavuşurduk: Yarım dilim yerine bütün bir dilim ekmek verilirdi, hem de üzerinde, ince nefis bir tereyağı tabakasıyla… Bu, bir Kutsal Pazar Günü’nden öbür Kutsal Pazar Günü’ne kadar dört gözle beklediğimiz cennet taamıydı! Bu cömertlik örneği dilimin yarısını kendime alıkoymayı çoğunlukla başarıyorsam da öbür yarısını mutlaka büyük kızlardan birine vermek zorunda kalıyordum.
Reklam
"Boğazında hakik var Ne çok gönlü yıkık var Şimdiye kavuşurduk Arada münâfık var"
İbn Heyyabân denen Şamlı bir Yahudi, İslam’dan birkaç yıl önce yanımıza gelip bizimle yaşamaya başladı. Beş vakit namazı ondan daha iyi kılan kimse görmedik. Kuraklık çıkınca ona gider “Bizim için yağmur dile.” Derdik. O da bundan önce sadaka dağıtmamızı şart koşar, ardından bizimle yağmur duasına çıkardı. Daha bulunduğu yeri terk etmeden yağmur bulutları görünür ve suya kavuşurduk. Bu durum defalarca yaşandı.
Sayfa 64 - Ketebe Yayınları 1. BaskıKitabı okudu
"Kücük Mustafa, kulağının işittiğini kafası anladığından beri, hep kahramanlık türkülerini ve yurtlarından göçmüş olanların hikayelerini dinleyerek büyüyecektir. Rumeli Türklerinde yenmek ümidi ve iradesi hiç kırılmamıştı. Onların inancına göre, artık eski kahramanlar ve fatihler yetişmediği için yeniliyorduk. Bu kahramanlardan ve fâtihlerden biri daha çıksa kurtulurduk ve eski yurtlarımıza kavuşurduk."
Sayfa 8 - Pozitif YayınlarıKitabı okudu
Aşkta üç başrol oyuncusu var: aşık, ma'şuk, rakib. Gül, Bülbül, Diken Seven, Sevilen ve Arada problem olan. Der ki bir Yozgat türküsünde: Boğazında hakik var Ne çok gönlü yıkık var Şimdiye kavuşurduk Arasa münafık var Bu rakib dediğimiz şeytandır, fitnecidir, hilebazdır, kargadır, kurbağadır, ateştir; hasılı kötüdür. Ancak vuslat aşıka değil de rakibe düşer hep. Gerçi zaten aşkta kavuşmak olmaz ya!
Sayfa 99 - Babıali kültür yayıncılığı
Resim