..bir an dili sürçtü." Ben küçükken" diyeceği yerde "ben yaşarken" dedi.
Sayfa 175 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Bugün herkesin aşkı Tomris Uyar öldü, ben burada iş başvurusu yapıyorum.
Reklam
Şimdi şuraya otur, ben de yanına oturacağım, sana bakacağım ve hiç durmadan konuşacağım çünkü zamanı geldi. -Dostoyevski, Karamazov Kardeşler
Gönül. Daha evvel duydun değil mi? En sevdiğin şarkı değil miydi o: ' Bilmem bu gönülle ben nasıl yaşayacağım? Kurtulmak mümkün olsa, bırakıp kaçacağım. ' Böyle miydi sözleri? Yaşadım işte. Yaşadın. Hiçbir şey umurunda olmadı. Ben kaçıp kurtulamadım ama. Mümkün olmadı. Bak yine buradayım!
Sayfa 35 - DkKitabı okuyor
Biteceği kaygısı yüzünden güzel anları doya doya yaşayamayan insanlardanım ben...
Depresyonda artışa yol açan her şey kaygıda da artış yaratıyor, kaygıda artışa yol açan her şey de depresyonda artış yaratıyordu. Bu ikisi birlikte artıp azalıyordu. ... Ben de depresyon ile kaygıyı aynı şarkının farklı gruplar tarafından yorumlanmış versiyonları gibi görmeye başladım. Depresyon kasvetli bir emo grubu tarafından, kaygı ise çığlıklar atan bir heavy metal grubu tarafından yorumlanmış versiyonlardı: ama ikisinin de altında aynı nota kâğıdı vardı. Özdeş değil ama ikizdi bunlar
Sayfa 24 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Reklamcılar 1920'lerden bu yana kendi aralarındaki konuşmalarda mesleklerinin insanlara kendilerini yetersiz hissettirip sonra da ürünlerini kendi yarattıkları bu yetersizlik hissinin çözümü diye sunmak olduğunu itiraf ediyorlar. Reklamlar dost gibi görünen düşmanların şahikası - sürekli şöyle diyorlar: Bak canım, ben senin harika
Sayfa 126Kitabı okudu
İnternet bağımlılığı öncesinde bu insanlar kendilerini dünyada kaybolmuş ve yalıtılmış hissediyordu. Çevrimiçi dünya bu gençlere açlığını çektikleri ama içinde yaşadıkları ortamda kaybolmuş bir şey sunuyordu - önem verdiğiniz bir hedef, bir statü ya da bir kabile gibi. "Çokoyunculu oyunlar son derece popüler," diyor Hilarie. "Burada bir birliğin -ekibin- parçası olup o birlik içinde statü kazanıyorsunuz. Bu gençlere soracak olursanız bunun olumlu yönü şu: ‘Ben bir ekip oyuncusuyum. Ekip arkadaşlarımla nasıl işbirliği yapacağımı biliyorum.' Özünde kabilecilik bu.” Böyle bir şeyin parçası olduğunuzda, diyor Hilarie, "alternatif bir gerçekliğin içine gömülüp nerede olduğunuzu hiç bilemez hale gelebiliyorsunuz. İşin zorluklarının, işbirliği yapma fırsatlarının, içinde bulunduğunuz ve statü sahibi olduğunuz topluluğun sizi ödüllendirdiğini hissediyorsunuz – ve bu dünyada gerçek dünyadan çok daha fazla kontrol sahibisiniz".
Sayfa 110Kitabı okudu
Hasılıkelam yaşadım ben kaybolduğum yıllar boyunca. Şimdi bana kaybolan yıllarım boyunca ne yaptığımı sorsanız, size yaşadığımdan fazlasını söylemek de boynumun borcu tabii. Yaşamaktan başka, yaşamak için gerekli şeyleri yapmanın da bir nevi haricinde, kitap okudum diyebilirim. Yokluğumda çok kitap okudum. Bir yazar olduğum için daha önce pek kitap okumuşluğum yoktu, nasıl derler, biz yazarlar yazardık. Yani yazarsanız yazarsınız değil mi, yazmak yerine okuyacak değilsiniz. Bu nedenle okumamış olduğum kitapları okumaya başladım. Artık bir şey yayınlamayacağım ve hatta söz vermiş olmasam da yazmayacağıma göre okuyabilirdim, vaktimi bu değerli uğraş ile değerli kılabilirdim. Okudum efendim, epeyce ve bolca okudum. Ve okudukça gördüm ki insan kendisinde gizliymiş. İnsanın sırrı kendisiymiş. İnsanın en değerli hazinesi denizler aşıp kaf dağının ardına bile dolansa,kendi evinin bahçesinde gömülü; insanın cenneti kendi kalbine doğrulttuğu gözlerindeymiş… Huzur dünyada bir yerde değil, insanda bir halde imiş. Fizan’a gitsem neye yarar, kendime gelmedikten sonra. O zamanlar tabii artık Ulrich vardı. Neyse. Ben de döndüm.
Köylü kurnazlığı:))
Gazi Mustafa Kemal Paşa köylüyü yanına çağırtıp sordu: - Bu havada dağın başında ne arıyorsun?Köylü cevap verir: -ineğim kayboldu Paşam ... Gazi Mustafa Kemal Paşa köylünün gözlerinin içine bakar ve şöyle der: - Bu havada kurtlar seni yer. Köylü çaresiz ve üzgün der ki: - ineğimi yedilerse, ko beni de yesinler. Gazi Mustafa Kemal Paşa, çaresiz görünen köylüye sorar: - ineğin kaç lira kıymetinde idi? Köylü cevap verir, ama aklı kaybolan ineğindedir: - Eh, elli, altmış lira ederdi. Gazi Mustafa Kemal Paşa köylüyü rahatlatmak için yanındakilere dönüp emrini verdi: - Bu adama yüz lira verin. Ayrıca otomobile alın, buralarda donup kalmasın. Köylüye hemen yüz lira verildikten sonra otomobillerden birisine binmesi teklif edildi. Köylü kesin kararlı bir şekilde binmeyi reddetti. - Hayır, ben ineğimi arayacağım. Bunun üzerine Gazi Mustafa Kemal Paşa köylüye biraz da kızgın bir şekilde çıkıştı: - işte sana yüz lira verdiler. Bu para ile iki inek alabilirsin. Bırak kaybolan ineğin peşini. Köylü kendinden emin bir tavırla cevap verir: - Paşam, sana rastlamak benim talihimdir. Ama ben yine de ineğimi ararım ... Paşam, sana rastlayan talihli adamın bundan sonra üç ineği olursa çok mu ola?
Reklam
Şimdi şuraya otur,ben de yanına oturacağım,sana bakacağım ve hiç durmadan konuşacağım çünkü zamanı geldi. Dostoyevski/ Karamazov Kardeşler
Dostoyevski'nin Anna Karenina incelemesi!
Başlangıçta çok beğendim; başımı kaldıramıyordum; ayrıntılarına kadar bayağı hoşlanmıştım; ancak bütününde ilgim azaldı. Bunu bir yerlerde okumuşum gibi gelmişti bana, evet, hâlâ belleklerde tazeliğini koruyan, Kont Tolstoy'un Çocukluk ve Delikanlılık, Savaş ve Barış adlı yapıtlarında da aynı hava vardı. Konusu farklı olmakla birlikte Rus
Sayfa 701 - 702, 703, 704, 705, 706, 707, 708, 709, 710, 711, 712 Yapı Kredi Yayınları
Ben şahadet ederim ki, dedi, âsi evlât, baba için kaybolan evlâttır. Çok kere çocuk olmaması insan için bir nimettir.
Sayfa 272 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
:D
Geropsikiyatrideki dönemimin ardından, hastaneye yeni kabul edilen hastalarla ön görüşme yapmakla görevli olduğum servis- teki ilk sabahım. Kapı açıldı, kumral, mavi gözlü bir adam içeri girdi. Karşımdaki koltuğa oturdu, konuşmaya başladık. Kırk yaş- larında olmalı. Zihinsel melekeleri yerinde, sakin, hatta oturaklı ve zeki biri. Sorularıma düzgün
Sayfa 68 - MetisKitabı okuyor
Resim