Bir günümde sen vardın yine sancılarla ağıt yaktım!
Bu günümde yalnızım Rabbim yalanlara kandım ben…
Bir şarkı yaptım dostum oldu arkasından ağlayandım,
Ve bulandım duygularla arkasından kalbe kilidi bağlayandım.
Anlatılmaz bir gecemde karanlık gökyüzüm var,
Evde romantik bir hava dışarda aç yatan var.
Söz veripte tutamadın mı geçmişe dönenmi
İlk evladım Köksal 1969 yılında
ikinci evladım Serdar 1971
üçüncü yavrum Hakan 1973
dördüncü oğlum da 1975 yılında dünyaya merhaba demişti.
13 Kasım Cumartesi 1976 gününden bir gün evvel Serdar'ın dişi çok ağrıyordu. Sabaha kadar ağlamış hiç yatmamıştı. En küçük oğlumu abisine (Köksal) bırakarak Serdar'ı dişçiye götürmeye karar verdik. Serdar
Ömer Seyfettin hikayeciliğinin aksine Sait Faik'te bir olaydan ziyade günlük yaşamdan kesitler ele alınıyor. Bazen bir işçi, bazen bir balıkçı, bazen de belirtmese de kendisini anlatıyor. Açıkçası hafif de olsa bir olayın anlatıldığı hikayeleri daha çok hoşuma gitti bu kitapta. Diğer taraftan duyguların ve tasvirlerin ağırlıkta olduğu hikayelerinde ise kafamda tasvir edilmek istenen yer, kişi ya da düşünceleri, duyguları anlamaya çalışmak biraz yordu beni. Anladım ki bu tarz tasvirlerin tadında yer aldığı i(yani hikayenin asıl bir vakasının etrafında tasvirlerin süsleme olarak kullandıldığı) hikayeler bana daha çok hitap etti.
Kitabı toplu olarak değerlendirdiğimde bende biraz umut, biraz yalnızlık, biraz hümanizm, biraz da basit gibi görünen gündelik yaşamımızdaki şeylerin aslında mutluluk verici yönlerinin olduğu duygusunu verdi. Edebi inceliklere değer veren ve bundan zevk alan okuyucuların bu kitabı oldukça beğeneceğini düşünüyorum. Ama benim gibi aşırı yoğun tasvirler ve felsefe arasında kaybolan kişiler içinse bu zevkin biraz daha az olacağını düşünüyorum. Nihayetinde her okuyucunun kendisinin karar vereceği şeylerdir renkler ve zevkler.
SemaverSait Faik Abasıyanık · İş Bankası Kültür Yayınları · 201311,7bin okunma
‘’O kadar çok kendimle uğraşıyorum, yüreğimde öyle fırtınalar kopuyor ki, diğer insanları kendi hallerinde bırakmayı yeğliyorum; keşke beni de kendi halime bıraksalar..’’ Goethe, romantizmin en güçlü kalemlerinden. Romantizm, sadece romantizm değildir. Sadece kendi ruh dünyasına kapılmak değildir. İnsanların dertleriyle de ilgilenmektir.
Gerçekten ilginç bir kitaptı. Aslında kitaba başlarken beklediğim hikaye bu değildi, ama olayların gelişimi beni hayal kırıklığına da uğratmadı. Babasının ölümünden beri konuşmayan Parker ve gümüş saçlı Zelda'nın üç kısa güne sığan uzun hikayesini okuyoruz kitapta. Parker hayatının kötü bir döneminde, kendini bırakmışken, gelecekten umudunu kesmişken tanışıyor Zelda'yla, hem de onun parasını çaldığı sırada. Böylece ilginç bir arkadaşlık başlıyor aralarında. Zelda Parker'ın kaybolan umudunu tamir ediyor yavaş yavaş, bıkkınlığını, bezmişliğini iyileştiriyor canlılığıyla.
Parker ve Zelda'nın yolculuğunu okumak, Parker'ın iyileşmesine tanıklık etmek çok keyifliydi. Kitabın kapağını kapattığımda, içimde tuhaf bir mutluluk hissi vardı. Biraz umut, biraz renk... Hepimizin ihtiyacı var buna.
Baharla birlikte, pazar günleri yüz binlerce kentli omuzlarına asılı kutularla evlerinden çıkarlar. Fotoğraf çekerler. Çantaları dolu avcılar gibi mutlu döner, günlerini fotoğraflarının banyo edilmesini beklemenin tatlı heyecanı içinde geçirirler (bazıları buna, aile bireylerinin girmesi yasak, yakıcı asit kokulu karanlık odalarda kimyasal
Dostoyevski, Petersburg, Semenowsk Alanı
22 Aralık 1849
Gece yarısı uykusundan uyandırıp sürüklediler onu,
Kılıç şakırtıları duyulur hapishanenin avlusunda
Ve buyurgan sesler; bu bilinmezlikte
Titreşir korkutucu gölgeler birer hayalet gibi.
İleriye doğru itiyorlar onu ve derin bir dehlizden geçiliyor
Uzun ve karanlık, karanlık ve
Sam Hawksmoor - Toz
Sayfa Sayısı:480
Tür:Roman, Bilim-Kurgu
~~
"Olağanüstü yetenekleri yüzünden odasına kapatılmasının üzerinden tam altı hafta geçti. Annesine göre Genie, şeytan tarafından ele geçirilen, günahkâr bir kızdı ve normal bir yaşamı hak etmiyordu.
Herkesin korktuğu güçleri, Genie’ye kaybolan çocuklara dair imgeler göstermeye