* sevmenin, beğenmenin gerekçesi yoktur ...
Peki genç Miguel Asma Calixta'da ne görüyordu? Benim göremediğim neyi görüyordu? Onun hakkında unutmuş olduğum neyi görüyordu? Onu tanıdığımda beni çeken neydi? Şimdi yaşlanan Calixta konuşmuyor­du, yazıları benim haset dolu ellerim tarafından ya yakıl­mış ya da bir kenara atılmıştı. Miguel Asma bu sessizlik­ten ne çıkarıyordu? Bu hastada, bu hastalıkta onu çeken ne vardı?
, bu soylu fakat çökmüş yüzde tuhaf bir yeniden kendisi olma arzusu hala hayattaydı ve varlığı karanlık bir konuşmayı barındırıyordu, eskisi kadar güzel olmasa da, güzelliğinin anısını canlandırarak beni sefaletinin sorumlusu kılmaya muktedirdi. Bu işe yaramaz kadın benim kendi, haşin erkekliğimden öcünü mü alıyordu?
Reklam
“ Ölümün ebediyete göstermemize izin verdiği şey kafatasımızdı.”
"Kendinizi hiçbir şeyden mahrum hissetmeyin," di­yerek gülümsedi, açıklanması mümkün olmayan bir mut­lulukla. "Tam tersine. Hoşunuza giderse en işinize gelen kaderi seçin."
Aklım karışmış ve ürkmüş, aşağılanmış bir halde odama geri döndüm. Kapıyı kilitledim. Ağlayarak kendi­mi yatağa attım. Art arda ikinci gece kendimi görünmez bir yabancı bana sahip oluyormuş gibi hissettim ve ağla­mak benim ninnim oldu.
Reklam
Bana gölgelerin rengini kaçırıp kararttığı gözleriyle baktı. "Başka tutkun yok mu?" dedi Alberta, "Başka bir ka­dını istemiyor musun?" "Evet, bir başkasını istiyorum." Bakışlarını indirdi, "Kimi?'" "Seni, Alberta. Sen başkasısın. Yaşadığındaki gibisin."
Hamlet tek başına kalıyor ve ilk büyük tiradını atı­yordu, ki bu tirat aslında antifeminist bir yergidir. Zayıflık, senin adın kadındır -ve de anti-anaç. Ah bu kaskatı bedenim erise Eriyip de bir çiy damlası olsa . . .
266 öğeden 171 ile 180 arasındakiler gösteriliyor.