“Girit için Osmanlı tam yirmi yedi sene savaştı. Girit’in her karış toprağı şehitlerin kanlarıyla sulandı. Ordularımda tek bir asker, donanmamda tek bir sandal kalıncaya kadar ata mirasını korumak ve kollamak kararındayım!”
Sayfa 207 - Abdülaziz HanKitabı okudu
(Fransız diplomat) Engelhardt, Rusların Osmanlı reformları konusundaki görüşlerini de şöyle nakletmektedir:
“Türkler Türk kaldıkça, yani Hıristiyanlarla aralarında kesin bir sınır çizen Kur'an-ı Kerim'in doktrininden vazgeçmedikçe
reformlar, yenilikler uygulanamaz”
Sayfa 112Kitabı okudu
Osmanlı Devleti'ne hasta adam imajı o kadar yapıştırılıcaktı ki günümüzde devletin bu tarihlerde on iki milyon yüzölçümü ile İngiltere ve Rusya'dan sonra üçüncü dünya gücü olduğunu kimse bilemez hale getirilicekti. Altmış dört milyon nüfusu ile de Çin, İngiltere ve Rusya'dan sonra dördüncü idi.
Bir şiir meclisinde Keçecizade Fuad Paşa'ya gerçek dostlarını sormuşlar, "Şimdiki gerçek dostlarımın kim olduğunu bilemem." diye cevap vermiş, "Zira ikbaldeyim (iktidardayım), ikbalden düştüğümde arayıp soranlar gerçek dostlarımdır."
Osmanlı padişahları yüzyıllar boyunca Avrupa'ya değil kendileri gitmek, yüksek rütbeli bir elçi bile göndermemişlerdi. Şimdi ise Abdülaziz Han'ın Fransa başta olmak üzere Avrupa seyahati gündemdeydi.
...
Abdülaziz Han Avrupa seyahatini bitirip İstanbul'a döndüğünde gemiden inerken söylediği sözler de acı bir gerçeğin ifadesi olarak tarihe geçecekti, "Atalarımız at sırtında ve fütuhat gayesiyle giderlerdi. Bizler ise şimdi trenle, vapurla ancak siyaset için gidebiliyoruz!.."
Abdülmecid Han, tavaf eden hacıların ayakları sıcaktan yanmasın diye, Kâbe'nin zeminine kâşî tuğlalar döşetti. Tevazuundan, hacıların ayakları altında kalacak şekilde her bir tuğlanın altına ismini yazdırtmıştı. Bu arada Kâbe'nin oluğu yenilendi. 1856 yılında yerine konulan bu oluk halen Kâbe'deki yerindedir.
Abdülmecid Han ceddi Yavuz Sultan Selim Han'ın türbesinin yanına defnedildi. Kendisi çok sevdiği ve sık sık ziyaret ettiği büyük Selim Han'ın türbesinin bulunduğu yerde, daha sağlığında türbesini inşa ettirmişti (1855). Hatta türbenin Yavuz Sultan Selim türbesinden daha yüksek olduğunu görünce Mimar Garabet Balyan'a, "Ceddim Yavuz Sultan Selim gibi bir padişah-ı zî-şânın türbesi yanında anın kubbesinden yüksek kubbe yaptırmak hilaf-ı edebdir" diyerek, yıktırıp daha alçak olmak üzere tekrar inşa ettirmiştir.
Müslümanlar, birliğin gücünü kavrayabilselerdi neleri kaybetmez ve nelere kavuşmazlardı ki!
Müslümanlar, birliğin gücünü kavrayabilselerdi neleri kaybetmez ve nelere kavuşmazlardı ki!
Sayfa 118Kitabı okudu
"Dünyada elde edilemeyecek kadın yoktur. Daha fazla saltanat daha fazla para teklif edilebilir"
Sayfa 216Kitabı okudu
Kayı IX Sonun Başlangıcı
Osmanlı Devleti'nin son dönemlerini anlatan en iyi eser. Sultan II. Mahmud, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve Sultan V. Murad dönemlerine değinilmiş. 
Ahmet Şimşirgil Kayı IX Sonun Başlangıcı
Abdülmecid Han, tavaf eden hacıların ayakları sıcaktan yanmasın diye, Kâbe'nin zeminine kâşî tuğlalar döşetti. Tevazuundan,hacıların ayakları altında kalacak şekilde her bir tuğlanın altına
ismini yazdırtmıştı.
Sayfa 164 - TİMAŞ YAYINLARIKitabı okudu
Tanzimat denilen ve gerek döneminde gerekse Cumhuriyet devri
resmî tarihçilerince göklere çıkarılan bir kısım kararlar Osmanlı
tarihi için korkunç bir dönüm noktası olacaktı. Tanzimat, bir anlamda bu koca İslam devletinde bir yok olma devrinin başlamasına yol açmıştı.
Sayfa 12 - TİMAŞ YAYINLARIKitabı okudu
Kayı 9 Sonun Başlangıcı
"Cenab-ı Hakk’a şükürler olsun ki, bu kulunu büyük ecdadımın erişemediği feth-i mübine mazhar kıldı. Sizleri de bu büyük hizmette bulundurdu. Allah hepinizden razı olsun. Sa’yiniz meşkûr olsun. Bundan böyle birlik ve beraberlikle memleket işlerini düzeltelim, halkın durumunu düzenleyelim.”
II. Mahmud
Timaş YayınlarıKitabı okudu