Çerkez Ahmet Beyin yakalanması
Zeki beyi vuranlar, yani Çerkez Ahmet ve arkadaşları, eski maliye nazırı Tatar Abdurrahman Efendi tarafından yakalattırılmışlardır. Eski maliye bakanı Tatar Abdurrahman Efendi, bu yakalattırma işini torunu arkadaşım Talha Balkı’ya şöyle anlatmıştır: «Bakırköy’de sahil gazinolarından birinde, Ertuğrul Şakır, Zeki bey ve ben akşam üstü oturuyorduk. Gazinodan çıktık. Evlerimize dağılacağımız sırada, tanımadığımız kişilerin tecavüzüne uğradık. Zeki beyi tenha bir sokakta vurdular ve kaçtılar. Alelacele tren istasyonu yolunu tutarak katillerin trene binmelerini önledim, katiller de boş arazilere kaçtılar. Bu durumda katillerin şehre girebilecekleri kapı ancak Kazlıçeşme idi. Bunun üzerine, Kazlıçeşme polis karakoluna telefon ederek, «biraz sonra üç kişi kale kapısından şehre girmeye teşebbüs edeceklerdir. Bunlar adam öldürmüşlerdir. Yakalayın» dedim. Bir arabaya binerek karakola gittim. Katilleri orada yakalanmış buldum, tanıdım. Buna göre zabıt tutuldu, adalete teslim edildiler,» şeklinde anlattı, dedi.
ABİDİN NESİMİ 1911’de Bingöl'ün Kiğı ilçesinde doğdu. İlkokulu Mercan Sultanisinde, Orta ve Liseyi İstanbul Erkek Lisesinde okudu, Yüksek Öğrenimini İTÜ’nün (o zamanki adıyla Yüksek Mühendis Mektebi) Su Şubesinde yaptı. 1937-1949 yıllarında serbest çalıştı, 1949‘da Bayındırlık Bakanlığı hizmetine giren Abidin Nesimi evli ve 3 çocuk
Reklam
Şeyh Edebali kimdir? Şeyh Edebali, Karaman'da doğdu. İlk tahsilini burada yaptı. Necmeddin ez-Zahidi'nin öğrencisi oldu. Daha sonra Şam'a giderek Sadreddin Süleyman b. Ebü'l- İz ve Celaleddin el Hasiri gibi zamanın seçkin alimlerinden dini ilimleri tahsil etti. Baba İlyas Horasani'den tasavvuf dersleri aldı ve manevi derecelere kavuştu. Anadolu'ya dönünce Bilecik'te bir zaviye kurarak halkı irşada başladı. Zaviyesi gelenlerle dolup taşardı. Büyük bir koyun sürüsüne sahip olan Şeyh Edebali fakir fukaranın ihtiyaçlarını da giderirdi. Ertuğrul Bey her işini onunla istişare ederdi. Oğullarının terbiyesini de ona ısmarlamıştı. Oğlu Osman'a: "Oğul beni üz, aman Şeyh Edebali'yi, üzme onu kırma," derdi. Osman Gâzi de daha sonra kendisine damat da olduğu hocasına büyük itibar göstermiş, her işinde ona danışmış her zaman en yakın yardımcılarından biri olarak görmüştür.
KAYI BOYU VE OSMANLI AİLESİ
Osmanoğullan ailesinin bilinen ilk ataları Gündüz Alp'tir. Gündüz Alp'in Söğüt'e gelmeden öldüğü biliniyor. Osmanoğulları ailesinin mensup olduğu Kayı Boyunu Söğüt'e Gündüz Alp'in oğlu Ertuğrul Bey getirmiştir. Ertuğrul Gazi'nin mezarı halen Söğüt'te bulunmaktadır. Kayı, kelimesinin anlamı güç ve kudret demektir. Osmanlı Devleti'nin kurucusu ve devlete adını veren Ertuğrul Gazi'nin oğlu Osman Gazi, Kayı Boyunun "Beyi" idi. Kayılar, Oğuzların Bozok kolundan ve Gün Han soyundandı.
Kayı Boyunun Anadolu'ya gelişi hakkında kaynaklar iki rivayet nakletmektedirler. Birincisi, Kayılar, diğer Türk boyları gibi, 1071 Malazgirt Zaferinden sonra Anadolu'ya gelmişlerdi. İkincisi ise, Kayılar Anadolu'ya 13. yüzyıl ortalarına doğru, Orta Asya'da Moğol tehlikesinin belirmesinden sonra gelmişlerdir. Kayı Boyu, Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alâaddin Keykubad (1220-1237) devrinde Orta Anadolu'da Karacadağ yöresine yerleştirildi. Daha sonra Kayılar ikiye ayrıldılar. Bir kısmı güneye doğru gitti, bir kısmı ise, Ertuğrul Gazi'nin beyliğinde Söğüt'e yerleştiler. Söğüt, Bizans sınırında bir "Uç" bölgesiydi. Kayılar burada Bizanslılarla mücadeleye giriştiler. Böylece, Ertuğrul Bey ve kendine bağlı olan küçük oymağı, Türkiye Selçuklu Devleti'nin "uç" teşkilatı içinde yerini almış oluyordu. Söğüt kışlıkları, Domaniç ise yaylaları idi. Ertuğrul Gazi, Kayı Boyu'nun beyi olması ve Bizanslılara karşı başarılı mücadeleler yapmış olması sebebi ile diğer uç boyları arasında ün kazanmış, sözü dinlenir olmuştu. Ertuğrul Gazi 1281 yılında doksan yaşlarında iken öldü. Yerine küçük oğlu Osman Bey, geçti. 1258'de Söğüt'te doğan Osman Bey, bu sırada 23 yaşında idi!
Ertuğrul Gazi
"Hareket, Türk'ün ruhundadır, aklındadır, bedenindedir, diye devam etmişti Kayı Beyi. "Hiç sönmeyen bir alev gibi onu yakar da yakar. Bu hareket olmazsa oğlum, bil ki, Türk yoktur."
Sayfa 519 - KopernikKitabı okudu
Reklam
100 öğeden 21 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.