“Ahmet Haşim, tek bir paltoya sahiptir, zaten kıt-kanaat geçiniyor ve soğuk havalardaki tek sığınağı olan paltosuna gözü gibi bakmaktadır. Arkadaşları, bekarlıktan perişan düşen şairi rahata ermesi için evlendirmeye karar verir, varlıklı bir ailenin kızını seçer ve şairi güç-bela kızın ailesine akşam yemeğine gitmeye ikna ederler. Gece hoş, yemekler daha hoştur, üstelik müstakbel kayınvalidenin yaptığı zeytinyağlı dolma nefistir. Haşim defalarca ‘Ellerinize sağlık!’ der, dolmadan birkaç tabak yer, vakit ilerleyince müsaade isteyip kalkar ve paltosunu giyip soğuk gecenin karanlığına dalar. Bir ara üşüyünce elini cebine sokar , ama avucunda vıcık-vıcık bir şeyler hisseder: Cebinde bir paket vardır. Hassas şair, paketi çekinerek çıkartınca dehşet içinde kalır: Müstakbel kayınvalide, bir alay zeytinyağlı dolmayı kağıda sarıp müstakbel damadın cebine yerleştirmiştir! Palto yağ içinde kalmış, Haşim evlenme kararından bir anda vazgeçmiş ama daha da önemlisi, o kışı paltosuz geçirmeye mahkûm olmuştur”
Murat Bardakçı /Hürriyet