Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Artık hiç mi hiç çocuk değildim. Kayıp gitmiştim..
Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu Varıp eşiğine alnımı koydum Sanki bir yeraltı nehr çağlıyordu Gözlerim yollarda bekler dururum Nerde kardeşlerin diyordu bir ses İlk Kıblesi benim ulu Nebi'nin
MESCİD-İ AKSAKitabı okudu
Reklam
Köyün birinde yaşlı bir adam yaşarmış. Oldukça fakir. Ama kral bile onu kıskanırmış. Beyaz bir atı varmış herkesin dilinde olan. Kral atını alabilmek için koca bir hazine teklif etse de yaşlı adam satmaya yanaşmamış. “Bu at, bir at değil benim için. O benim kıymetli dostum. İnsan dostunu satar mı hiç?” dermiş hep. Bir sabah bakmışlar ki, atın
Oysa insanlar çocuk gibidir, hak etmeden bir hediye aldığı zaman şımarır. Ne hediyenin ne de verenin kıymetini bilir.
Merakımdan soruyorum : 'Dünya' dedikleri şey, Müslümanlar çoluk çocuk demeden katledilirken neden şoka girmiyor?
Sayfa 219 - Profil yayınlarıKitabı okudu
Yok oluş her geçen gün yaklaşıyor Geride iz bırakmaya çalışıyorum Bir anlamı olacak Anı yaşayarak Yapabileceğim en iyi şey Ama ölüm hemen altında Bir çocuk battaniyesi gibi Rahatlığına sığındığım O koruyucu sahte görüntünün Bu battaniye korumuyor Gecenin sessizliğinde Dehşet geri döndüğünde Daha fazla benlik olmayacak Nefes almak için Yanlışı düzeltmek için Tatlı üzüntüyü hissetmek için Ama dayanılmaz kayıp Farkında olmadan geliyor
Reklam
Soğuk ve şehirlerarası otobüslerde vazgeçtim, çocuk olmaktan,
Sayfa 9 - Sel YayıncılıkKitabı okudu
Mescid-i Aksa
Mescid-i Aksa'yı gördüm düşümde Bir çocuk gibiydi ve ağlıyordu Varıp eşiğine alnımı koydum Sanki bir yeraltı nehr çağlıyordu Gözlerim yollarda bekler dururum Nerde kardeşlerin diyordu bir ses İlk Kıblesi benim ulu Nebi'nin
Sayfa 85
Tobias'a Katılıyorum...
"Ne karım var ne de çocuğum. Böyle bir dünyaya çocuk getirmeye de hiç niyetim yok."
Sayfa 101Kitabı okudu
Yağmur Damlası
Bu, içinde sedaların, zenginliğin, kederin, saadetin, yalnızlığın, beraber olmanın, insan ömrüne takılı binlerce şeyin birbirine karıştığı yağmur damlası şuracıktaydı. _ Öyle bakma, derdi, öyle bakma bana!.. Yakın bir teneke dama damlayan soğuk yağmur damlasını bu sırada sırtımda duyardım. Bu damlanın peşinden nerelere kadar gitmek mümkünse gittiğim olurdu. Sokakta kalmış bir kedi, çıplak bacaklı bir çocuk, bir sefil, bir beyaz ense, bir kıvırcık saç, kaloriferli, kütüphaneli, bol ışıklı bir oda, güzel bir yüzün bir kenarına konmuş aynı yağmur damlası... Bir üzüntüdür beni kavrardı. Bu, içinde sedaların, zenginliğin, kederin, saadetin, yalnızlığın, beraber olmanın, insan ömrüne takılı binlerce şeyin birbirine karıştığı yağmur damlası şuracıktaydı. İyice kapanmış perdeleri sıyırıp camı açarak, bu damlayı rakıma damlatmak arzusuna kapılırdım. İçime o yağmur damlasından hasretleri, fakirlikleri, saadeti, insan hayatının saadet veya felaket gibi gözüken bütün cevherini doldurduğumu duyar, bu kadehe böylece, sevgilimin çok esmer yüzünde firar eden, kayıp giden bir tadı karıştırarak içindekini bir hamlede yutardım:
Sayfa 43 - Karidesçinin EviKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.