Uygun koşullarda neredeyse herkes sanat eserleri çalabilir. En uygun koşullar da savaş dönemlerinde oluşur. 2003 baharında Saddam Hüseyin iktidardan düştüğü zaman, bir avuç Iraklı Irak Ulusal Müzesi’ni yağmaladı, Mezopotamya’nın ortak kültürel mirasını parçaladı. Kaostan faydalananlar sadece yağmacılar değildi. Sivil yabancılar, askerler ve yerli halk da hem antik eserleri hem de Saddam Sanat Merkezi’ndeki modern sanat eserlerini bavullara doldurdular. Arkeolojik alanlarda ise yağmalama halen sürüyor, yüz milyonlarca dolar değerindeki antika eser karaborsasını besliyor, bu paralar da büyük olasılıkla Irak’ta ve başka yerlerde terörist eylemlerin gerçekleştirilmesinde kullanılıyor. 11 Eylül korsanlarından Muhammed Atta’nın bu cani eyleme parasal destek bulmak amacıyla Afgan sanat eserlerini satmak için araştırma yaptığı biliniyor.
Ancak Hitler bütün sanatı kucaklamadı. Alman resim ve heykellerini en büyük sanatsal başarılar olarak gördü ve emrindekilerden Avrupa sanatının başyapıtlarının Alman kökenlerini bulmalarını istedi (ki doğal olarak, çoğunlukla böyle bir şey yoktu). Avangard sanatı ve anlamadığı ‘bitmemiş’ sanatı küçümsedi, yaklaşık 1400 tanınmış sanatçının çalışmalarını yoz olarak niteledi. 1923’te yazdığı Kavgam adlı otobiyografisinde Dadaizm’i deli ve ahlaksız insanların aşırı yozluğu olarak ilan etti. İzlenimcilere, Kübistlere, Dışavurumculara, Sürrealistlere ve diğer modern akımların neredeyse tümüne cephe açtı.
Feridun Andaç, edebiyatımıza, inceleme, araştırma, deneme, anlatı, öykü, biyografi, söyleşi ve derleme alanlarında eserler kazandırmış, kıymetli bir isim. Son olarak okumuş olduğum bu kitabını, yazardan daha önce okuduğum kitapları ile birleştirince, ortaya nefis bir harmoni çıktı. Belki doğru bir yaklaşım, doğru bir tavır değil lakin ben Andaç
‘’Çünkü insan denen mahlûkun en önemli özelliklerinden biri unutmaktı. İyiliği de kötülüğü de, acıyı da mutluluğu da, korkuyu da sevinci de unuturlardı. O yüzden aynı hataları tekrarlarlardı.’’
Elimde 502 sayfalık bir eser tutuyorum ancak içindeki bilgilerden bunun gibi 3 kitap daha çıkar. Ahmet Ümit’le 3 yıl önce ‘İstanbul Hatırası’ ile
Ahmet Ümit'ten yine harika bir polisiye roman. Bu kitabı sadece bir roman olarak görmek te bence yanlış olur. İçerisinde hem mitoloji hakkında bilgiler, hem Almanya'da yaşayan gurbetçilerin hayatları, hem de ülkemizden giden tarihi eserler yer alıyor. Bergama Zeus Müzesi hakkında TRT arşivinde bulunan belgeseli de izlemenizi tavsiye ederim.
Bir oturuşta okunabilecek türde bir kitap ama öyle tanıtımında iddia edildiği gibi okurken "soluksuz kalınacak bir hikaye" falan değil. Lütfen kimse beklentisini yüksek tutmasın.
Konusu Mersin'de geçen, içinde tarih, cinayet ve gizem barındıran bir hikaye var elimizde. Romanın başkarakteri bizzat yazar Erhan Altunay'ın kendisi.
''Sevginin de şefkatin de fazlası yoldan çıkarır.''
Her zaman olduğu gibi, yine müthiş bir eser, müthiş bir fikir, müthiş bir olay örgüsü, hiç sıkmayan, akıcı bir dile sahip, okudukça meraklandıran, okudukça Yunan mitolojisine, arkeolojiye merak saldıran aynı zamanda polisiye ile olaya heyecan katan; gerilimi, korkuyu hissettiren
Kayıp Tanrılar
Âlim ve mutasavvıf Ahmed Ziyâeddin Gümüşhânevi'nin 1871'de kurduğu Bayburt Ziyâiye Kütüphanesi, 1. Dünya Savaşı sırasında şehri işgal eden Ruslar tarafından yakılmış, içindeki paha biçilmez elyazması kitaplar da Rusya'ya kaçırılmıştı. Bir asırdır kayıp olan eserler, nihayet 2020'de Moskova'da, Rusya Şark Devlet Müzesi'ndeki
"Sınırsız Tasavvuf: Nakşibendi Şeyhi Ahmed Gümüşhanevi (1813-1893) ve Elyazmaları" isimli sergide gün yüzüne çıktı. Sergide Ahmed Ziyaeddin Gümüşhänevi'ye ait 30 elyazması eser de teşhir ediliyordu. Sonunda yağmalanan eserlerin adresi belli olmuştu; lakin bu işte bir terslik vardı: 102 senede "yağma"nın adı "kurtarma" olmuştu.
''Bugün tüm dinler insana kaybettiğini iade etmeye çalışıyor. Fakat insanların, kayıp içinde olduğunun farkında dahi olmayan ve sayısı gittikçe artan büyük çoğunluğu kaybettiğini bulmaya hiçbir zaman muvaffak olamayacak.''
Martin Lings uzun zamandır merak ettiğim hakkında videolar izlediğim yazarlardan birisidir .
Öze Dönüş
Ahmet Ümit'i ülkemizin Dan Brown'u olarak gören bir ben değilimdir herhalde. Arkeoloji ve Mitoloji severlerin zevkle okuduğu 3.kitap bu. Patasana ve Ninatta'nın Bileziği de mitoloji içerikliydi ahmet ümit bu konuda oldukça başarılıBergama'ya 2015'te gitmiş Pergamonu gezmiştim keşke bu kitap o zamanlar yazılmış olsaydı da bilinçli gezebilseydim. Berlin Pergamon Müzesi gidilecekler listeme eklendi bile. O Zeus Altarı görülecek. Almanya'daki Türklerin yaşadığı sorunlar, kültür çatışması, Neo Naziler, Arkeoloji, Mitoloji, Osmanlı zamanında ülkemizden kaçırılan demeyelim baya baya ellerimizle teslim ettiğimiz eserler, kültürel miras ve bolca gizem muhteşem bir kitaptı
Buket Uzuner'in insanla doğanın bozulan ilişkisini ele aldığı tabiat dörtlemesinin ikinci kitabı Toprak ile selamlar!
Ilk kitap olan #SU' da olduğu gibi gazeteci Defne Kaman yine kayıp! Bu kitapta da hikâyemiz 3 bin 500 yıl önce yaptıkları anayasa ile ilk kez siyasal bütünlüğü sağlamayı başarmış #Anadolu'nun kadim uygarlığı olan
Nadir kitaplar, nadir sanat eserlerinden daha az hedef oluyorlar, ama bu onların daha az değerli, daha az güzel ya da kültürel açıdan daha az önemli olduğu anlamına gelmez.
_Medeniyet, insanların ne kadar para kazandığıyla ya da kaç tane lüks arabaları olduğuyla ölçülmez. Medeniyetin para birimi Sanat’tır. Sanat aristokrattır ve sanatla uğraşan kimseler de yükselerek seçkinleşirler. Müzelerimizde ve kütüphanelerimizde korunan da sanatın ta kendisidir. Sanat Müzesi'ni ziyaret ettiğinizde göreceğiniz, insanların