MÖ 1700'lerden itibaren Orta Asya'da göçebe ve savaşçı bir kavmin hakimiyeti görülmeye başlar. Antropologlar tarafından "Andronovo insanı" denilen bu kavmin kültürü, Sibirya'nın MÖ 1700-1200 tarihleri arasındaki "Bronz Devri"ne işaret etmektedir. Adı geçen kültürün kalıntıları, ilk olarak Yenisey Nehri'nin baş taraflarındaki "Minusinsk" bölgesinde bulunmuştur. Yayılma sahası açısından baktığımızda yapılan araştırmalar, "Andronovo Kültürü"nün Doğu Kazakistan'da da yayıldığını göstermektedir. Tarih öncesi kültürlerden çok geniş bölgelere yayılan nadir bir örnek olan Andronova kültürüne ait buluntular, en çok Doğu Türkistan'da ele geçirilmiştir.
MS Gerçekleşen Türk Göçleri:
• 1. yy. sonlarında Hunlar, Orhun bölgesinden Güney Kazakistan bozkularına (2. yy. ortalarına kadar sürdü) , • Bunlar daha sonra 375'i takip eden yıllarda Orta Avrupa'ya, • War (Uar)-Hunlar, Afganistan ve Kuzey Hindistan'a, • Ogurlar, Güneybatı Sibirya'dan Güney Rusya'ya (461-465) , • Sabarlar, Aral'ın kuzeyinden Kafkaslara (5. yüzyılın ilk yarısı) , • Avarlar, Batı Türkistan'dan Orta Avrupa'ya (6. yüzyıl ortası) , • Peçenek, Kuman-Kıpçak ve Uzlar, Hazar Denizi'nin kuzeyinden Doğu Avrupa ve Balkanlara (9-11. yüzyıl) , • Macarlarla birlikte bazı Türk boyları, Kafkasların kuzeyinden Orta Avrupa'ya (830'dan sonra) , • 359 ve 373 yıllarından Hunlardan bir kitle Kafkaslar üzerinden Anadolu, Suriye ve Azerbaycan'a, • Sonra Maveraünnehir üzerinden İran'a ve Anadolu'ya (11. yüzyıl) , • Bulgarlar, Karadeniz kuzeyinden Balkaniara ve Volga Nehri kıyıları­na (668'den sonra) , • Uygurlar, Orhun Nehri bölgesinden İç Asya'ya (840'ı takip eden yıllarda) göç ettiler.
Reklam
MÖ Yapılan Türk Göçleri:
• Ana yurttan yani Andranova bölgesinden ilk göç hareketi MÖ 1700'lü yıllarda Altay ve Tanrı Dağları'na olmuştu. • Aynı tarihlerde Baykal Gölü civarına bir göç hareketi daha olmuştu. • Don Nehri'ne doğru yayılma hareketi MÖ 1500'lerde meydana gelmişti. • Kazakistan ve Maveraünnehir' e doğru bir Türk hareketi meydana geldi (MÖ 1300) . • MÖ 1100'lerde Çin'in kuzeyindeki Kansu-Ordos bozkırlarına bir göç hareketi gerçekleşti. • MÖ 1000'li yıllarda Kuzey Hindistan'a bir Türk grubu göç ederek ulaşmıştı. • Altaylar ve Sayan bölgesini terk eden bir başka kitle Ural Dağları ve Sibirya havalisine çekilmiştir. • MÖ 52'den Sonra Chih-chi Hunları Ötüken bölgesinden Batı Türkistan havalisine (Güney Kazakistan ve Fergana) geldiler.
siyasi ve sosyal karışıklıklar sonucu Doğu ve Batı Gök Türk devletleri sarsıntı geçiriyordu. Sarsıntı boylara da yansıdı. Artık boy grupları değil, teker teker boyların her biri ön plana çıkmaya başladılar. Bunların ilk ve en önemlisi Sir Tarduşlardır. Batı Gök Türk ülkesinde yani Kırgızistan ve Kazakistan topraklarında 634'ten sonra On Ok
374'lü yıllarda Avrupa'ya giden Hunlar, büyük bir imparatorluk kurdu. 469'da tarih sahnesinden silinince Ogurlarla Hun artıkları karışıp Bulgarları meydana getirdiler. Aynı devirlerde Batı Kazakistan'dan gelen Sabarlar, Kafkasların kuzeyinde devlet tesis etmişlerdi. Onların yerini alan Hazar Kağanlığı yaklaşık dört yüz yıl devam etti. Avarlar ise 558'de geldikleri Doğu Avrupa'da iki yüz elli yıl süren bir imparatorluğun temellerini attılar. Peçenekler, Uzlar, Orta Asya'dan Avrupa yönüne giden ve önemli tarihi roller oynayan Türk boylarıydı. Geniş Avrasya bozkırlarını konumuz çerçevesinde elde tutan en son boy Kuman-Kıpçaklardır. Altaylardan Macaristan'a Tataristan'dan Mısır ve Hindistan'a uzanan alanda çok mühim devletler kurdular ve etki yaptılar. Neticede günümüz Türk Dünyası'nın şekillenmesine büyük katkı sağladılar.
Karluklar, Altaylar ile Tanrı Dağları arasında yaşarken geniş Kazakistan bozkırlarında bulunanlar On Ok (On Kabile) adıyla teşkilatlandılar. Sonra bunların adı Türgiş oldu. 8. yüzyıl başlarında Orhun Anıtları'nda açıkça belirtildiği üzere bütün boylar artık güçlüydü ve kağana karşı sık sık isyan ediyorlardı.
Reklam
Muhtemel Hilâfet Devleti
İlk kurulduğunda Afrika'dan Fas, Cezayir, Tunus, Libya, Mısır, Sudan, Somali, Cibuti, Eritre, Etiyopya, Gambiya, Gine, Mali, Senegal, Moritanya, Nijer; Or-tadoğu'dan Suriye, Ürdün, Lübnan, Filistin, Bahreyn, BAE, Irak, Suudi Arabistan, Yemen, Kuveyt, Umman ve Türkiye; Asya'dan Özbekistan, Türkmenistan, Tacikistan, Kırgızistan, Kazakistan, Afganistan, Bangladeş ve Pakistan'ı dâhil edince 40 ülke, 19 milyon km²'lik alan ve 900 milyon nüfustan oluşmaktadır.
Köklü değişim yayıncılıkKitabı okuyor
Çok doğru bir tespit..
Müslüman Nüfusun Çokluğu ve Dağınık Olması Vahdete Engeldir, İddiası cahillerin ve emperyalistlerin sözüdür. Müslüman nüfusu, Müslümanları bir araya getirmenin önündeki engel olarak görenler, gerçekte bunun bir araya gelmenin önündeki engel olmadığını çok iyi bilmelerine rağmen, bunu da kasıtlı olarak dile getirmektedirler. Böylece Müslümanlar
Köklü değişim yayıncılıkKitabı okuyor
Jeoekonomik açıdan Kazakistan, tarihteki Ipek Yolu'nda olduğu gibi, bugün de doğudan batıya uzanan, güneyden kuzeye giden ticaret hatlarının, demir yolları ağının ve petrol ve gaz boru hatlarının üzerinde bulunmaktadır. Ayrıca, zengin yer altı kaynaklarının üzerinde oturan ve uluslararası sulara ulaşımı bulunmayan Kazakistan, bu zenginliğini uluslararası pazara ulaştı rabilmesi için kuzeyde Rusya'ya, doğuda Çin'e, batıda Hazar ve Kafkaslar üzerinden Türkiye'ye, güneyde Iran ve Afganistan'a bağımlıdır. Ekonomik anlamda bağımsızlığını koruması için Kazakistan bir devletten geçen boru hatlarına bağlı olmadan, petrol ve gaz rezervlerini uluslararası pazara ulaştır masını çeşitlendirmesi gerekir. Bu da Kazakistan'ı bütün yönleri göz önünde bulundurarak çok vektörlü dış politika izlemesi demektir.
Sayfa 126 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
Soğuk savaş döneminde NATO bloğunda yer alan Türkiye Sovyetler Birliğinin bünyesindeki Türk ve Müslüman azınlıklara hürriyet fikrini aşılayacak ve SSCB'nin parçalanmasına sebep olabilecek tek Türk devleti sıfatını taşımakta idi. Sovyet Rusya Soğuk savaş döneminde Türkiye'de komünist faaliyetlerinin canlanması için çeşitli yöntemleri kullanmıştır. Dolaysıyla, Rusya'nın güneyinde yer alan Türkiye ve Kazakistan ilişkilerini sadece iki devletin arasındaki ilişki olarak değil iki stratejik bölgenin birbiriyle olan siyasi-ekonomik ve kültürel ilişki şeklinde algılamak gerekiyor.
Sayfa 113 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
Reklam
Boğazların üzerinden sıcak denizlere açılma hususunda İstanbul'daki Çarlık Rusya Büyükelçisi Nelidov Çar III. Aleksandr'a 1882'de gönderdiği uzun raporunda özetle şöyle demiştir: "Siyasi, ticari ve askeri menfaatlerimizin icabı olarak Boğazlarım ele geçirilmesi bizce tarihi bir zarurettir. Bunun için şu üç yolu takip etmeliyiz: 1- Her an bir bahane ile çıkarılabilecek savaşla, 2- Dahili kargaşalıktan istifade edilerek İstanbul'a denizden yapılacak bir baskınla, 3- Osmanlı Devletinin sıkışık bir anımda isteyebileceği Rus yardımı ve ittifakı bahanesiyle".
Sayfa 112 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
Rusya'nın güneye ve Asya'ya ulaşma yolunda Kazak bozkırı kadar Türkiye toprakları da önem kesbetmiştir. Bu yönde Rusya iki güzergah takip etmiştir. Biri Boğazlar, diğeri Doğu Anadolu üzerinden İskenderun Körfezi; bunu Doğu Anadolu'dan İskenderun'a uzanan ve kendi kontrolünde bulunacak bir Ermenistan devletini kurarak gerçekleştirmek idi.
Sayfa 111 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
Türk Halkları Dünya Asamblesi Başkanı Sultanmurat Ermentay'a göre Türki sözünün 20. asrın başlarında Sovyet bölgesinde yaşayan Türk halkları Türkiye Türklerinden ayırmak veya ayırt edebilmek için kullanıma sokulduğunu unutmamak gerek. 20. asıra kadar sadece Türk terimi vardı. Dünyaca ünlü doğubilimci Bartold kitaplarında Orta Asya halklarıyla ilgili hep Türk terimini kullanmıştır. Ayrıca Bartold Türk halklarını böyle yapay olarak ayırmanın o halkların gelişiminde olumsuz etki edeceğini söylemişti. Bartold halkların o dönemlerde zaten birbiriyle tercümansız anlaşabildiğini yazmıştı. O zamanlarda Turar Riskulov başta olmak üzere Kazaklar Orta Asya'da Türk Cumhuriyeti'ni kurma planını Stalin'e bildirmek için Moskova'ya gitmişlerdi. Stalin onların hepsini kovmuş, ayrıca, Orta Asya'yı ayrı ayrı devletlere bölerek onların Türkiye Türklerinin kardeşleri olduğunu unutturma kararı almıştır. Gazeteci, profesör Namazalı Omaşev'a göre Orta Asya
Sayfa 98 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
Kendi içinde sosyal, ekonomik ve politik sorunları aşamamış bir ülke ola rak Türkiye'deki mevcut sistemin "ideal" bir model olarak öne sürülmesi Türk Cumhuriyetleri açısından zamanla inandırıcılığını kaybetti. Türk Cumhuriyetleri sınırlı ekonomik imkanlara sahip Ankara ile "ayrıcalıklı bir ortaklık" ilişkisi geliştirmeyi işlevsel bulmadı. Bunun yerine kendilerine somut katkı sağlayacağını düşündüğü diğer devletler, özellikle de gelişmiş Batılı devletleri, ile doğrudan ilişki geliştirmeyi tercih etti. Ayrıca, "Türk Modeli" olarak öne sürülen modelin demokrasi ayağı, Türkiye'nin dönem itibarıyla ne derece demokratik bir ülke olduğu bir yana, Türk Cumhuriyetlerindeki yöneticiler tarafındanki neredeyse tamamı eski komünistlerden oluşuyordu- kendi iktidarlarına bir tehdit olarak görüldü.
Sayfa 7 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
Yeni cumhuriyetlerin dünya sistemine entegrasyonunda, serbest piyasa ekonomisi, çoğulcu siyasal rejim ve laik devlet yapısına dayanan "Türk modeli" Batı Bloku tarafından bir fırsat olarak görüldü. Batı, Türk Cumhuriyetlerinin "Iran modeli"ni benimseme "tehlikesini" ciddi bir olasılık olarak gördüğü için -ki zamanla bunun gerçekçi bir endişe kaynağı olmadığı fark edildi- bu ülkelerin yeni yol arayışında soy, dil ve kültür birliği olan Türkiye üzerinden bir dönüşümün gerçekleştirilmesinin daha rasyonel ve sonuç alıcı olacağını öngörüyordu.
Sayfa 5 - ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ BAŞKANLIĞI YAYINLARIKitabı okuyor
756 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.