İnancıma göre, müslüman, inanmış kişi,
daima çağdaş olmalı. Ama neyle çağdaş olmalı?
Başkalarıyla çağdaş olmak değil, burada kastettiğimiz çağdaşlık. Kendi kendisiyle çağdaş olmalı.
Ideal İslâmla çağdaş olmaya çalışmalı sürekli olarak.
Geçmişteki büyük islâm yaşantısına hayran
olmakla yetinmemeli. O yaşantıyı bugün de gerçekleştirmeyi bir görev bilmeli.
Başkalarına resmen veya fiilen köle olmayı kendi müslümanlığiyla bağdaştırmayıp özgürlüğünü kazanmak için ölünceye kadar savaşmayı islamın, müslümanlığın gereği bilmeli. Bunu nefsine ait bir gurur sebebi değil, içinde bulunduğu adlandırılışın, yani müslüman sayılmanın kaçınıl-
maz bir gereği bilmeli.
Yani sadece psikolojik müslümanlık, sadece
sosyolojik müslümanlık veya sadece tarih içi müslümanlık yetmez. Her müslüman önce, kendi iç
dünyasında müslüman olmalı, fakat ondan ayrılmaz bir şekilde toplum içinde ve toplum halinde de müslüman olmayı şart olarak idrak etmeli. Ve nihayet bu psikolojik ve toplumsal muhtevaya mutlaka tarih şuurunu da eklemeli. Ancak bu şartla, müslümanlığı temel anlamda eksiksiz bir
bütünlüğe kavuşmuş olur.