Görmek'in devamı niteliğinde olan Görmek için gerçekten bir sabır gerekli diyebilirim. Evet, bazı arkadaşların da belirttiği gibi Görmek'le aynı mesajı veriyor tabi sabırlı olabilirseniz.
Kitabın başlarında çok sıkıldığımı itiraf etmem gerek. Aynı, defalarca tekrarlanan, gereksiz diyaloglar "e yeter ama artık" dedirtiyor ve sizi hızlı okumaya sevkediyor. Virgül klasiği ise son sürat devam ediyor.
Kitabın ortalarına gelince derin bir oh çekiyorsunuz çünkü Körlük'ten tanıdığınız eski dostlar sonunda ellerini omzunuza koyuyor. Ve hatta gözyaşı yalan köpek bile :) hani bu durum yurtdışında Türk aramak ve en sonunda bulup kebap yemek gibi oldu.
Körlük'ten aldığım hazzı ne yazık ki alamadim.
GörmekJosé Saramago · Kırmızı Kedi Yayınları · 202217,8bin okunma
Geçmiş medeniyetleri oluşturan uygarlıklar zamanı gelince tarih sahnesinden geçip gittiler. Kendilerinden sonraki uygarlıkların içerisine karışıp yeni medeniyetleri oluşturdular. Coğrafya kader olduğu kadar aynı zamanda kültür hafızasıdır da.
Anadolu tarihsel süreçte birçok medeniyete, uygarlığa ev sahipliği yapmıştır. Bunlardan bir tanesi de
Çiftçilik yapmadan, saban sürmeden git haline razı ol ve buralarda dolanma. Koç canını ve gönlünü çok defa kebap eyledi, bu haliyle böyle kebapları çok pişirdi. Boğa öfke ile seni boynuz deyince ne için boğanın oyununa geleceksin? İkizler yıldızını yendin diye her istediğin olacak sanma! Sen yengecin pençesi altındasın, bu sebepten her an eğri büyrü gidiyorsun. Şimdi aslanın ağzında esirken, aslanı yakalayacağını nereden çıkarıyorsun? Dert çekmeden başaktan bir tane göremezsin. Başak toplamazsan bir gün bir arpa bile alamazsın.
Bu manasız dünyanın hiç ummadığınız bir yerinde kapısından dört bir yana nefis kebap kokuları yayılan bir kebapçı dükkânı ile karşılaşmanız imkânsız değildir.
“Onları öğüten değirmen gençleri yaşlandıran bir değirmendi; Çocukların bildiği suratları yıl öncesinden kalma durumları, sesleri son derece ciddiydi ve bu yaşlı suratlarda saban izi gibi devam eden her bir çizgide görülen tek bir şey vardı: Açlık. Açlık dört bir yanda hüküm sürüyordu. Açıklık, yüksek evlerin dışarıdaki iplere ya da direktlere asılmış içler acısı kıyafetlerdeydi; Açlık, bu kıyafetlerin kâğıdından, samandan, paçavradan ve tahtadan yamalarındaydı; Açlık, adamın testereyle kestiği her ufacık odun parçasında kendini tekrarlıyordu; Açlık, tütmeyen bacalardan aşağıdakileri seyrediyordu; Açlık, çöplerde zerre kadar yiyecek bulunmuyor, leş gibi sokaklarda şaha kalkmış bir dev gibi dikiliyordu. Açlık, fırıncının raflarındaki tek tük bayat ekmeğin üzerine kazılı olan kelimeydi; Açlık, sosis dükkânlarında satışa sunulan, ölü köpek etinden yapılmış sağlıklı beslenmedeydi. Açlık, kuru kemiklerini, dönen silindirlerde kebap yapılan kestanelerin arasında takırdatıyordu; Açlık, yarım penilik çorba kâsesindeki kendi hayrı olmayan birkaç damla yağ içerisinde kızartılmış sert patates dilimlerinin her bir zerresindeydi.”
Sayfa 37 - Türkiye iş bankası kültür yayınlarıKitabı okuyor
BEYAZ LÂLE
Hudutta bozulan ordu iki günden beri Serez’den geçiyordu. Hava serin ve güzeldi. Ilık bir sonbahar güneşi, boş, çimensiz tarlaları, üzerinde henüz taze ve korkak izler duran geniş yolları parlatıyordu. Bu gelenler, gidenlere hiç benzemiyorlardı. Bunlar adeta ürkütülmüş bir hayvan sürüsüydü. Hepsinin tıraşları uzamış, yüzleri pis ve
(o kadar yazilmak icin yazilmis ki paylasmamayi bi dusundum belki silerim)
aslinda bu kitaba inceleme yazmayacaktim ama asiri sikildim ve yapacak bir sey bulamayinca bari suna inceleme yazayim dedim.
soyleyecek fazla bi seyim de yok ama olsun. (kesin yine sacmalar seksen paragraf yazarim, ne dusunuyorsam direkt ham sekilde buraya aktariyorum
Âşıkam meftûn-u cânân olmayan bilmez beni
Hançer-i aşk ile kurbân olmayan bilmez beni
Anlamaz ahvalimi her sûfî-meşreb müddeî
Bâde-nûş-i bezm-i irfân olmayan bilmez beni..
•Aşığım, sevgiliye hayran olmayan beni anlamaz
•Aşk hançeri ile kurban olmayan beni anlamaz
•Her sofu yaradılışlı olduğunu iddia eden benim durumumu anlamaz
•İrfan