"Aşk, bir bedende iki kişi."
“Ey aşk...! bir mucize gerçekleştir şimdi
Şapkandan bir kumru havalansın
Bana öyle büyük ki bu kalp,
Gelsin yüreğime yuvalansın”
Kitabı okurken sımsıcak bir yürek buldum. Yaşam kavgasının molalarında, sıcacık bir poğaça, buğusu üstünde demli bir çay, sevgi ve vefayla beslenmiş hoş bir muhabbet, zifiri
Dili çok güzel, sade ve akıcı. Altı çizilecek ve alıntı yapılabilecek yığınla satır dolu bir kitap. Şahsen ben okumaktan büyük keyif aldım, yaşamın her alanından izler buldum. Hiç bitmesin istediğim “Bir Delinin Senfonik Dokundurmaları” isimli şiirini aşağıya alıyorum.
-Sevgi,
Kilidi olmayan tek hazinedir.-
-Sevgisiz kalp ışık girmeyen mabet
Erkeklerin kadınlara bıkıp usanmadan sorduğu bir soru vardır: "Bizler kadar iyi düşünme yeteneğiniz varsa, siz neden Shakespeare gibi bir deha çıkaramadınız??"
İşte bu saçma sapan seksist soruya en esaslı cevabı Virginia Woolf verir: "Yazmak yetenek olduğu kadar eğitim meselesidir ve Eğer bir kadın kurgu şeyler yazmak istiyorsa
E-book olarak okumak İsterseniz.
drive.google.com/file/d/1upa9t7o...
Her son yeni bir başlangıca gebedir. Bitmek; kimine göre bir son, başkasına göre yeniden doğuştur. Her şeyin sonu olduğu gibi bununda bir sonu vardır. Geç olsa da öğrendim artık. Şimdi baktığımda geride ne bırakabiliyorum ve siz
Hasretin yanık bir bağrı vardır,
Ağdalı sancılı gecelerden kopmuş.
Ezilmiş dört duvar arasında,
Sırçadan köşkünün altında,
Mağdur olmuş.
'na mümkün hayallere yaşlanmış...
Ayrılıkların da bir gözü vardır.
Sevdalı olanların gördüğü,
Sadece onlara acıktır penceresi.
Sadece bir göz odası vardır.
Her vuslat özlem taşır,
Lakin her özleyen
Delal sevdiği Şiyar ile evlenecekti, düğün hazırları başlamış, davullar, çalgılar çalıyor, harman yerinde halay çekiliyor, ocaklarda yemekler pişiyordu. Neredeyse gelin alayı gelmek üzereydi. Berivan Kadın "Nerde kaldı bu oğlan" diye söyleniyordu. Birden köyün karşı yamacından kadınların zılgıt sesleriyle ortalık bir anda hareketlendi.
Paranın İki Atlısı: Hayal ve Hakikat Bağlamında Ferdi ve Şürekâsı
Modern Türk Romanının babası sayılan Halid Ziya Uşaklıgil’in Ferdi ve Şürekâsı adlı eseri, İzmir devresi romanlarının sonuncusu ve en hacimlisidir. 1892 yılında Hizmet Gazetesi’nde tefrika edilmiş, 1895 yılında ise kitap halinde basılmıştır. Eser Mehmet Rauf
Herkesin içinde başkalarının terk ettiği bir ev vardır
ve kalp kiralık bir odadır orada, bazen
kapalı kalır ve herkes onu pahalı sanır,
sökülür sökülmez dildeki ucuz mühür
kalbin odası da açılır o an bu boşluğa kendisinden başka kiracı bulamaz insan:
Kalp ile dil arasında her zaman iki insan vardır birbirinin uzaklığına taşınan
Boşluk, içimizdeki en geniş oda
sık sık konuk ağırlamaya bayılırız orada
gelince seviniriz de birazdan kalkıp
gitmelerini isteriz konukların sabırsızlıkla
Kitap bitti mi... ? Oysaki henüz bitmemeliydi...
Peyami Safa'nın okuduğum 3.kitabı Dokuzuncu Hariciye Koğuşu... Bu kitabın askeriye ya da cezaevinde gecen bi hikaye olduğunu sanırdım. Yanılmısım... kitabin adı bir hastahane odası...
Kitapta Peyami Safa'nın harika betimlemesi ve akıcı üslübuyla yazılmış. Bir solukta okuyabilirsiniz.
Kitabın bittiğine üzüldüm. Çünkü daha mutlu olunacaktı çocuk ...
Hastanın halinde yanlız hasta olan anlar diye bi söz var. Eminim bu kitabı okuyanlarda anlar artık hastanın halinden.
15 yaşinda bir çocuk. Hastalıklarla yoğrulmuş, olgunlaşmak zorunda kalmış, çocukluğunun tadına varamamış. Bakışlarından keder akan bi çocuk Hastane kokusunu cigerlerine doldurmuş... Ne güzel bi çocuk...
Kitapta özellikle bahsedilen bi konu vardı. Hasta psikolojisi, doktorların hastaya bakış açısından, hastanın psikolojik durumunu çöküntüsü anlatıyordu. Anladım ki bir insanın iyileşmesi sadece ilaçlarla olacak bir şey değil. psikolojikmen iyi değilse ilaçların hiç bir faydası olmuyor.
Iyi okumalar.
Buluttan Düşler Koleksiyonu kitabının yorumu ile geldim
Birinci ayın artık son kitabına geldik. Güzel dolu dolu bir ay oldu. Önümüzde ki ayın listesini oluşturma vakti de geldi. Ama önce bu güzelliğin yorumuna geçelim
Okumayı sevdiğim türlerden biri de denemelerdir. Okumaktan keyif aldığım, yazarın zorlanmadan
- " (...) Merkezinde varlığını bâki kılana, kendi varlığına dair aşk ve korku bulunan, şevk, heyecan, sevgi, endişe, gam, keder ve sevinç duygularının “bir yerinde”, bunların ifâdesi olan malûm gözyaşı; ağlamak. Gönlün ifâdesi. Bu genişliğe tercüman olmanın yanında, yapmacık sulanma, riyâ ve zırlamaya kadar, hattâ mesnedsiz görünüşüne şahid olduğumuz bir hâl. Nasıl olursa olsun, hep his ve madde cebhesi beraber. Hissin derinden bir mânâya doğru gittiği yerde, fizikî eşlik olsun olmasın, o, fikirleşen, fikir olmuş, erimiş fikir bir keyfiyettir..."
"...sahil koruma karakolları ve dalgaları hiç kimse tarafından görülmeksizin çatlayan beyaz kumsallı körfezler insana her şeyi kuşatan bir kederi hatırlatır. Ve ne olabilir ki bu keder?"