Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
— Ama mutluluğun bir başka yolu daha vardır. — Hangisi?” Aşk bazen beklemez, insanın içini bir ateş sarar, bütün varlığı ürpertir; öyle derin bir sevinç ve keder verir ki... — Hangi yoldan söz ettiğini anlayamıyorum. — O yolda kadın her şeyi feda eder. Ruhunu, hayatını, kendine saygısını, şerefini, her şeyi. Bütün bunların yerine aşkı koyar.”
İçim parçalandı
Barbara Deming babasının ölümüyle ilgili yazılarında bu arzuyu çarpıcı bir şekilde dile getirir: "Yıllar oldu. Bir hafta sonu şehir dışındaydık. Babam dışarıda kazma ve kürekle çalışıyor, bahçeyi yeniden düzenliyordu. Kalp krizi geçirdi ve oracıkta, altı üstüne gelmiş toprağa düştü. Ambulans çağırdık, babamı hayata döndür­meye çalıştılar ama
Sayfa 12 - Bgst Yayınları, 2.Basım, Haziran 2021
Reklam
Acaba kavuşur muyuz?
Yoksa serap ülkesinde mi olur buluşmak? Sonra gider, kaybolur gölgesi Ve azaba dönüştürür anıları. Böyle soruyor kalbim, yokluğundan sonra uzayınca günler. Rüyamda gülümseyen hayalin görününce Sanki cevabı duyar gibi oluyorum: Viran ülkeye hayır dönsün diye, Bu zor yolda beraber yürümedik mi? Tüm arzulardan vazgeçerek Bu dikenli yolda ilerledik
Sayfa 35 - Yüksel yayıncılıkKitabı okudu
Yanılıyorsunuz peder.. Siz cennetteydiniz ama bunun farkında degildiniz. Dünyada pekçok insan da böyledir. Mutlu olmayı hak etmediklerini sanarak en büyük sevinci bulabilecekleri yerlerde keder ararlar.
Sayfa 160 - Can çağdaşKitabı okudu
‘toplum içinde yaşamaktan’ kaynaklanan keder, acı ve gü­vensizliğin gerçeğin ve o gerçeğin içinde yerleşik’ bireylerin sabırlı ve sürekli bir incelemesini gerekli kıldığını gösterir ve her şeyin uçucu olduğu bir dünyayı yansıtır. Kadın ve erkeklerin kendi hayatları için yaptıkları planların değiş­ kenliğini ve güvencesizliğini ortadan kaldırmak ve böyle­likle yönelim bozukluğu hissini eski kesinlikler ve yerleşik metinler üzerinden sergileyerek açıklamak için girişilen her çaba, okyanusu bir kovayla boşaltmaya yeltenmek kadar anlamsız olurdu.
Efendimiz'in Hafsa validemiz ile evliliği
Bazı saliha kadınlar, kocaları ölünce yalnızlığa terk edilmişlerdir. O bu kadınların salahet, hicret ve er­ken müslüman olmak gibi hallerini göz önüne alarak onlara sahip çıkmış ve onları sıcak bir yuvaya kavuş­turmuştur. Bakın, buna dair bir misâl vereyim. Hz. Ömer'in kızı Hafsa'nın kocası şehid edilmiş ve bu sali­ha kadın yalnız kalmıştı. Babası olan Hz. Ömer, kızını bu yalnızlıktan kurtarmak için, onu Hz. Ebubekir'e tek­lif etti. Olumlu cevap alamadı. Hz. Osman'a teklif etti. Olumlu cevap alamadı. Bu olumsuz cevaplar üzerine daha da kırılmış bir halde, olayı Allah Resûluna arz et­ti. Allah Resûlu Aleyhissalatu vesselâm, bu büyük insa­nı bu keder ve sıkıntıda bırakmanın doğru olmadığını düşünerek, kızını kendisinin alacağını söyledi.
Sayfa 191Kitabı okudu
Reklam
A-Cezalandırmada Hâkim Prensipler
1-Cezâ, suçu önleyici mahiyette olmalıdır. Ağır suçlar için hafif cezaların verilmesi, bu maksadı bertaraf eder. Bu sebeple İslâm hukukunda, bilhassa bazı mühim suçlar için ağır cezâlar konulmuştur. Vâkıa bu cezaların tatbiki son derece zor şartlara bağlanmıştır ve İslâm tarihinde de nâdir infaz olunmuştur. Ancak cezaların ağırlığı, bahis mevzuu
Keder ile ağlayıp ve azap ile inleyince, Yüreğim dağlanır bir başıma kalınca, Merhamet eder herkes, beni duyunca. Sevdiğim gidince yeni dünyasına, Şu hayatımın nasıl bir hal aldığını, Becerip de tarif edecek dil bulunmaz. İşte böyle hanımlar, istesem bile, Söyleyemem, ben kimim gerçekte; Çünkü bu ömür bir rezil bir işkence. Ve insanı öyle mahcup edet ki, Herkes der, “Terk ediyorum seni,” Görünce ölü beyazı dudaklarımı. Ama sevdiğim kadın görüyor halimi, Ben de hala dileniyorum merhametini.
Sayfa 66
Çünkü beden hayatta kaldıkça keder, kötülük ve günah kamçıları da hayatta kalır
Sayfa 268Kitabı okudu
Ömrünün onca yılını bu kadınla el ele geçir- miş, iki sevgili bütün dünyayı bir yana atıp kendi dünyalarını, kendi yaşamlarını birbirine bağlamış olamazlar mı? Ayrılık vakti gelip çattığında kadın, haşin göğün altında oyunlar oynayan fırtınayı duymaksızın, gözyaşlarını kirpiklerinden sö- küp atan rüzgârı hissetmeksizin hıçkırıklara boğularak adamın göğsüne kapanmamış mıdır? Acaba bütün bunlar, kederli, bakımsız bu bahçe, yosun bağlamış, tenha ve kasvetli patikalarıyla yalnızca hayal midir? Oysa kaç kez o patikalarda birlikte yürümüşler, o bahçede birlikte umutlanmış, kederlenmiş, birbirlerini sevmişlerdir; hem de nasıl bir karşılıklı aşk, "öyle doyasıya ve şefkat dolu!" Ya kadının onca zaman yaşlı, kasvetli, sonsuz bir suskunluğa ve huysuzluğa boğulmuş kocasıyla yalnız başına keder içinde yaşadığı dedesinden kalması o tuhaf ev?
Reklam
Yanılıyorsunuz Peder. Siz cennetteydiniz ama bunun farkında değildiniz. Dünyada pek çok insan da böyledir. Mutlu olmayı hak etmediklerini sanarak en büyük sevinci bulabilecekleri yerlerde keder ararlar.
Sayfa 174Kitabı okudu
Kıskançlık şüphesiz ki sahip olduğumuz bir şeyi, çok sevdiğimiz ve varlığına, sevgisine, ilgisine muhtaç bulunduğumuz bir varlığı kaybetmekten duyulan derin ve asıl bir keder değildi. Bu daha fazla sahip olamadığımız saadete başka birisinin erişmiş olduğunu görmek karşısında duyulmuş bir hasetti. Saadeti kaybedenlerin, bu saadeti çalana karşı duydukları düşmanlıktı.
Sayfa 26 - İthakiKitabı okudu
Acı, keder ve felaketler (yani melankoli!) insanı bilge yapar...
Sayfa 21 - Okuyan Us Yayın 1. Baskı İstanbul, Ağustos 2002Kitabı okudu
Kasım ayı üvey evlattır!
On birinci ay soğukla birlikte gelir. Yazın neşesini kovar, kışın kasvetini getirir. İnsan soğuğa karşı koymak için dizlerini karnına çekerek büzülür. Bu durumda iken dışarı akmayan keder ve acı vücudunda toplanabilir, o zaman neşe ve mutluluk yaşayamaz.
Sayfa 12 - Okuyan Us Yayın 1. Baskı İstanbul, Ağustos 2002Kitabı okudu
Dikkatsizlik tahrip edicidir, muhatabına keder verir, coşkuyu söndürür. Gözlerini kaçırarak elinizi sıkan biri sizi önemsememekte, hatta aşağılamaktadır. Dikkatsizliğe muhatap olduğumuzda özgüvenimiz sarsılır. Içimizde saklı duran aşağılık duygusu harekete geçer ve kendimizi bir hiç gibi hissederiz. Bugün aile ilişkilerinde en büyük meselelerden biri, karı kocanın birbirine yeterince dikkat sunamaması. Ebeveynler çocuklarına, kadın ve erkek birbirine dikkatsiz. Insanın her şeye ve herkese rağmen anlaşılabileceğini ümit ettiği yegâne yer olan aile, dikkatsizlik girdabında boğuluyor. Bedenler orada ama ruhlar başka yerde. Aynı evin içinde ama farklı ekranlar karşısında gezinen hayaletler. Dikkat vermek, yanı başımızda duranı fark edebilmek demektir. Dikkat nezaket, dikkati esirgemek ise kabalıktır. Hele çocuklar söz konusuysa ihmal bir tür suistimaldir.
847 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.