Benzemez insan dostlarıma/ Ağaçlar gölgesini esirgemez/ Güneş köpeğimden daha sadık/ Dizlerime sıçrar ellerimi ısıtır/ Karşılık beklemeden/ Hele kuşlar/ Avcılara bile kin beslemezler.” Oktay Rıfat'ın “Gün Sonu Konuşması” şiiri böyle biter. Mahsusmahal için aklımda harfler, kâğıda, dünyaya, insana her baktığımda, bu dizeler sözden önce halkalandı
Aşkı konuşmak için dudaklarımı kutsanmış ateşle temizledim, ama hiçbir sözcük bulamadım. Aşktan haberdar olduğumda sözler cılız bir hıçkırığa dönüştü, yüreğimdeki şarkı derin bir sessizliğe gömüldü. Ey bana gizlerinin ve mucizelerinin varlığına inandığım Aşk'ı soran sizler, Aşk peçesiyle beni kuşattığından beri ben size aşkın gidişini ve değerini
Reklam
430 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
Tek kelimeyle muhteşem bir kitaptı.Kesinlikle tavsiye ederim.Yazarın kalemi,olay örgüsü tam anlamıyla olağanüstüydü.Herşeyden önce kitap GERÇEK olayları anlatıyor.Sırf KADIN oldukları için bu kadar acı çeken ve ayrıca bu acılara katlanabilen iki kadının ,iki güçlü İNSAN ın ,keder ve acıyla geçen öyküsünü anlatıyor.Sanırım okuduğum en iyi kitaptı diyebilirim.Tek suçu KADIN olmak olan iki muhteşem İNSAN ın, savaş ve eziyetler geçen hayatları gerçekten etkileyiciydi.Mutlaka olmalısınız.
Bin Muhteşem Güneş
Bin Muhteşem GüneşKhaled Hosseini · Everest Yayınları · 2020100,2bin okunma
238 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
Puslu Sözlük
İhsan Oktay Onar'ın bu muhteşem kitabında tek eksik olan bir sözlük. Bu kitap kelime dağarcığınızı geliştiriyor... İhsan bey'in bu kadar kelimeyi nasıl öğrendiğini merak ediyorum doğrusu. Bir elimde kitap, Bir elimde tablet. Tableti sözlük olarak kullanıyorum. Şu an itibari ile 10 sayfalık bir sözlüğüm oldu. Bu sebeple bu kitabı bitirmek öyle
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar · İletişim Yayınları · 202048bin okunma
KARADUTUM ŞİİRİNİN HÜZÜNLÜ HİKAYESİ ..... 1949’da bir gün İstanbul Büyük Kulüp’teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu’ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut’u okumaya başladı: “Karadutum, çatal karam, çingenem Daha nem olacaktın bir tanem Gülen ayvam, ağlayan narımsın Kadınım, kısrağım,
Dilencilerin kucağındaki bebekler neden sürekli uyur? Metro istasyonu yakınında yaşı tam olarak belli olmayan bir kadın oturuyor. Kadının saçı karışık ve kirli, başını kederli bir şekilde öne eğmiş. Yanında bir çanta duruyor. İnsanlar çantaya para atıyor. Kadının kucağında uyuyan iki yaşında bir bebek var. Bebek, kirli bir şapka ve kirli
Reklam
Hissettiğim korku ve dehşet değil, bunaltıcı bir keder üzüntü, bir kayıp ve yoksunluk duygusu, had safhada bir umutsuzlukla içe geçmiş bir ıstırap ve kahırdı.
Kadının keder yüklü yüzünde, törelerin keskin darbeleri vardı. Bu darbeler az sonra analık duygusunun sıcaklığıla eriyip kayboldu sanki. Ve kadın tatlı bir sesle oğlunun gönlüne uzandı. "Gaffar," dedi. "Git buradan... Git emme, tez gel..."
açılmış sarmaşık gülleri kokularıyla baygın en görkemli saatinde yıldız alacasının gizli bir yılan gibi yuvalanmış içimde keder uzak bir telefonda ağlayan yağmurlu genç kadın
Askerler her yönden şehrin içine hücum ederek, yolda rastladıkları Bizanslıları öldürüyorlardı. Zaten sabahleyin bu büyük gürültüyü işiterek kendilerini evlerinden dışarı atmış olan halk, Osmanlı kılıçları önünde eğilmeye mecbur oluyorlardı. Ümit edilmeyen ve beklenilmeyen bu durum Bizanslıları pek ziyade şaşırtmış olduğundan öteye beriye kaçışıyorlar, erkek, kadın, çocuk tapınaklara sığınabilmek için oralara doğru koşuşuyorlardı. Boğazlaşmanın şehir içinde şiddetli olması Osmanlı askerlerinin Bizanslılara karşı olan hiddetinden doğuyordu. Zira muhasara sırasında bir kısım Bizanslılar sığındıkları korunaklara güvenerek onları tahkir etmişlerdi. Fakat genel olarak denilir ki, Osmanlılar bu davranışlarıyla halkı ürkütmek, korkutmak ve esaret altına almak istiyorlardı. Surların diğer yönlerinde bulunan Bizans askeri, olaylardan bilgi alamadıklarından kara ve deniz yönlerinde savunmaya devam ve Osmanlı askerini kaleye çıkartmamak için ellerinden geldiği kadar çalışıyorlardı. Halbuki diğer taraftan Osmanlı askerleri kale içerisine girmiş ve hatta şehir içine de dalarak arka taraftan onları sıkıştırmaya başlamış olduğundan bunların savunması pek bilgisizce idi. Nihayet hakikat anlaşıldı. Hepsi yeis ve keder içinde diğerleri gibi kendilerini kurtarmak için kaçtılar. Bazıları da surlardan kendilerini aşağıya atarak intihar ediyorlar veya felce uğramış gibi silahlarıyla beraber kayıtsız teslim oluyorlardı.
Reklam
"Siz cennetteydiniz ama bunun farkında değildiniz. Dünyada pek çok insan da böyledir. Mutlu olmayı hak etmediklerini sanarak en büyük sevinci bulabilecekleri yerlerde keder ararlar." Şeytan ve Genç Kadın, Paulo Coelho
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.