Belki dünyanın kurallarını bilmiyordu kedi. Gökyüzünde düşen hiçbir şeye küfredilmemesi gerektiğini tembihleyen olmamıştı ona. Kimse dememişti, ne yağarsa yağsın tepene semadan, kabulündür. Buna yağmur da dahil."
Kitap okumak, dağa tırmanmaya benzer.
...
Okumak yalnızca keyif almak, heyecan duymak değildir. Bazen her satırı inceler, aynı metin içerisinde gidiş gelişler yaparsın. O bunaltıcı süreç sonunda birden görüş alanın açılır. Uzun mu uzun dağ yolunu tırmandıktan sonra tüm manzarayı görebilir hale gelmek gibi.
...
Okumak denince, zorlayan okumalar da vardır. Keyif veren okumalar da iyidir. Fakat geçen dağ tırmanışı sonunda görünen manzaranın sınırları olur. Yol çetin diye, dağdan kaçmamak gerekir. Bir adım, bir adım daha diye tırmanmayı sürdürmek de dağ tırmanışının keyifli yanıdır.
...
Mademki tırmanacaksın, yüksek olan dağa tırman. Manzarayı görürsün.
Vahşilikle melekliğin zıtlığı bizim gerçek tabiatımızın yalnızca bir yanıdır. Asıl özümüzü insanların yanında gösteririz. Bu yüzden de bizden ya nefret ederler ya da büyük bir hayranlıkla âşık olurlar. Kendini beğenmiş, kibirli ve nankör olmamız karakter özelliğimiz olarak görülür. Bunlar insanların kendinde olanları bizlere yansıtmalarından başka şey değildir. Tıpkı bir ayna gibiyizdir. Bize baktıklarında kendilerini görürler. Hoşlanmadıkları benlikleri onlara irade dışı tepkiler verdirir. Yaratılış amaçlarımızdan en önemlisi de belki budur. Sırf var olmakla öyle çok şeyi açığa çıkarırız ki sizin de kedi olasınız gelir.