Bazen yüreği sıkışıp, dertop olup boğazına kadar yükseliyor ve nefes almasını engelleyecek bir yoğunluğa erişiyordu. Sanki bir an daha geçerse patlayacakmış gibi hissediyordu kendini, sanki bir yanardağ oturuyordu göğsüne. Bir iç çöküntüsüydü bu.
Sayfa 13 - İnkılâpKitabı okuyor
Bazen yüreği sıkışıp, dertop olup boğazına kadar yükseliyor ve nefes almasını engelleyecek bir yoğunluğa erişiyordu. Sanki bir an daha geçerse patlayacakmış gibi hissediyordu kendini, sanki bir yanardağ oturuyordu göğsüne. Bir iç çöküntüsüydü bu.
Reklam
Sanki dünya ikiye ayrılmıştı ve içinde yaşadığımız bölüm öyle dayanılmaz, öyle iğrenç, öyle katı ve acımasızdı ki hepimiz, bulabileceğimiz en aşağı yaşam biçimini tutturmaya çalışıyorduk..
Sayfa 127 - İnkılapKitabı okuyor
Yaşamı, ölüm ve kuantum dalga fonksiyonu
Kuantum fizikte bütün alternatif olasılıkların eş zamanlı gerçekleştiğini söylemiş. Aynı anda. Aynı mekanda. Kuantum süperpozisyon. Kutudaki kedi hem canlı hem de ölü. Kutuyu açıp onu canlıya da öyle görebilirsin, hikaye böyle ama bir bakıma, kedi kutu açıldıktan sonra bile hala canlı hem de ölüdür. Bütün evrenler birbirinin üzerine binmiş halde var olmaya devam eder. Bir aydıngerin üzerindeki, aynı çerçeve içinde, hepsi birbirinden birazcık farklı olan minyonlarca resim gibi. Kuantum fiziğin çoklu dünyalar yorumu sonsuz sayıda farklı paralel evren olduğunu söyler. Hayatın her anında dini bir evrene girersin. Verdiğin her kararla.
184 syf.
7/10 puan verdi
·
12 günde okudu
Uzun zamandır Livaneli okumamıştım. Yıllar sonra anlatımını yine sade,anlaşılır ve akıcı buldum. Kitap için ismin güzel seçildiğini düşünüyorum ancak bunu anlayabilmek için kitabın sonuna gelmek gerekiyor. Bir yazar ve bir de el yazısı kısımları olması aslında olayı yaşayan ve yazan arasındaki farklılıkları bize göstermesi anlamında cok iyiydi. Kurguda beni yoran kitabın ortasından sonra çıkan karakterler olmasıydı. Onların hayatlarını anlatmak ve anlatırken bir bağ kurmak istenmiş ancak bağ bence anlamsız ve basit kalmış. Kitabın psikoloji ile ilgili aktardiklari da önemli ama yine bana biraz yüzeysel geldi. Yazdığı en eski kitap olarak yazarın gittikçe kurgusunu ne kadar geliştirdiğini düşündüm.
Bir Kedi, Bir Adam, Bir Ölüm
Bir Kedi, Bir Adam, Bir ÖlümZülfü Livaneli · İnkılap Kitabevi Yayınları · 202123,6bin okunma
Kediye Ağıt
Kanuni devri şairlerinden Meâlî, çok sevdiği kedisi vefat edince onun için bir mersiye kaleme almış. Çıkdın elden nidelüm ansızın eyvâh pisi Yandun ölüm oduna derd ile nâgâh pisi Hasretâ şîr-i ecel buldu sana râh pisi Nidelüm ah pisi neyleyelüm vah pisi (Beklenmedik bir anda elden çıktın. Ölüm ateşiyle sen de yandın. Ah yazık, ecel arslanı
Reklam
Ondan bu kadar nefret etmeme ve ölmesini dilememe rağmen niye inatla her gün görmeyi, konuşmayı sürdürdüğümü çok düşündüm. Belki de anadil sebep oluyordu bütün bunlara. Anadil öyle bir şeydi ki, aynı şeyi başka dilde söylediğinde bütün anlamı, rengi, kokusu yitip gidiveriyordu. Düşmanımla paylaştığım en önemli şeydi bu.
Sayfa 201Kitabı okudu
... insan Türk olduğunu Türkiye'de iken anlamıyor ve kendisini diğer insanlar gibi hissediyordu. Farklılıkları, birey özellikleri olan bir insan. Ancak yurtdışına çıktığı zaman anlıyordu ki Batı'nın gözünde iyi Türk-kötü Türk ayrımı bile yoktur, sadece Türk vardır. Öylesine baskın bir damgadır ki bu, bütün kişisel özelliklerinin üstüne çıkar, onları boğar, kişiliğini öldürür.
Sayfa 170Kitabı okudu
Yüzünün hep hüzünle gölgeli olduğunu fark etmiştim. Buna karşılık insanlarla konuşmasında müthiş bir enerji ve sevecenlik yüklüydü. Sanki hüznü kendisi içindi de iyiliği bütün insanlara yönelikti.
Sayfa 144Kitabı okudu
“İçimdeki derin ve köklü karanlığın farkında değil. Çünkü insanları konuşarak tanıyamazsın. Dil yalan söylüyor, olanları çarpıtıyor, insanlığın hiç bıkıp usanmadığı klişeleri tekrarlıyor. Bu yüzden, insanları dinlemek onları anlamak için yeterli değil.”
Reklam
Ben de ülkemden nefret ederek ayrılmıştım ama aradan geçen onca yıldan sonra anlıyordum ki hiç kimsenin toprağından tamamen kopmasına imkân yoktu. Ağaçlar, bitkiler gibi o toprağa dikilmiştik. Sürgünün en kötü yanı da buydu. Doğaya aykırıydı sürgün. Bu yüzden hepimiz perişan olmaya yazgılıydık. Mutlu sürgün yoktu ve olamazdı.
Sayfa 126Kitabı okudu
Bir araya geldik mi çocuklaştığımızı keşfetmiştik. Hiç utanmıyorduk bundan. En basmakalıp, en klişe, en ucuz sözleri söylüyorduk ve bunlar bize yepyeni, ulaşılmaz, kanatlı şiirler gibi geliyordu. Galiba aşk, utanç duyurusunun ortadan kalkması demek. İki kişinin birbirine karşı hiçbir şeyden, hiçbir düzeysizlikten utanmaması demek..
Dehşetle, geleceğe ait hiçbir hayalimin olmadığının farkına vardım. Ziyan olmuş bir yaşamın arkasından ağıt yakıyordum ve ileriye dönük hiçbir şey söylemiyordum.
İnsan küçük düştüğünü hissedip kendini korumaya girişince karşısındaki hiç aklına gelmiyor ve dünyanın en zalim yaratığı kesilebiliyor.
Bir zamanlar insanların niye ot yiyen canlıları yediklerine takmıştım kafamı. İstisnalar bir yana bırakılırsa canlılar dünyasının etoburları, birbirlerini değil otla beslenen hayvanları yiyorlardı. Ormanda et yiyenler birbirlerine saldırmıyorlardı. Yem olma kaderi sadece ceylanlara, keçilere, koyunlara, tavşanlara, ineklere, kısacası otla beslenenlere aitti. Onlar zararsızdı. Otla besleniyor, kimseye saldırmıyor ve dünyaya zarar vermiyorlardı. Bu yüzden kurban oluyorlardı işte, İnsanlar da -bazı istisnalar hariç- hep ot yiyen hayvanlarla besleniyorlardı.
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.