Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Fazladan bir şey, içimde bir ürperti var, bir gölge, kötü bir kehanet gibi,
Sayfa 124Kitabı okudu
Ölü Tanrı'nın Şarkısı
"Rae kehanet tanrısı ama aynı zamanda gecenin ve karanlığında tanrısı." Tara ikizine baktı. "Onu savaşırken izlemek," dese de devam edemedi. Hades onu tamamlayarak, "Gecenin içinde kaybolmak gibi," dedi. "Hem de sonsuz bir gecenin."
Kehanet Tanrısı RaeKitabı okudu
Reklam
Eski yunan ve Roma dinlerinin nesli tükendi onları artık teolojinin değil edebiyatın konusu Yunanlar dünyanın tepsi gibi düz ve dairesel olduğuna kendi ülkelerinin bu dairenin ortasına işgal ettiğine merkezde yer alan noktanınsa ya tanrıların mesken tuttuğu Olympos dağı ya da kehanetleriyle ünlü Delphoi olduğuna inanırlardı Yeryüzünün kuzey
Tanrıların ve ölümlülerin çağı Tanrıların yalnız yaşadığı çağ ile insan ilişkilerine ilahi müdahalenin sınırlı olduğu çağ arasında köprü kurma, tanrıların ve ölümlülerin birlikte hareket ettiği bir geçiş çağıydı. . Bunlar, grupların daha sonra olduğundan daha özgürce karıştığı dünyanın ilk günleriydi. . Bu masalların çoğu daha sonra
Biri çıkar da geçmiş zamanlardan ya da yabancı ülkelerden örnek getirip yeni bir düşünce ileri sürecek olursa, bütün dinleyenlerin akılları başlarından gider; hepsini, hele kendisini beğenmişleri bir telaştır alır, akıllılık ünlerini yitirmekten, budala sayılmaktan korkarlar. Kafalarını eşeleye eşeleye bu düşünceleri çürütecek kanıtlar ararlar, bellekleri bu çürütmeyi beceremedi mi, şu beylik lafın ardına sığınırlar: 'Bizim babalarımız böyle demiş, böyle yapmışlar. Keşke biz de babalarımız kadar akıllı olabilsek.' Böyle der ve büyük bir kehanet yumurtlamış gibi böbürlenerek yerlerine otururlar. Onlara bakacak olursanız, atalarından daha akıllı bir adam çıktı mı, insanlık batar.
Tara bana yaklaşarak nadide bir mücevheri inceler gibi beni inceledi. "Sadece görmesi yeterli mi diyorsun?" Rae gülümsedi. "Sadece istemesi yeterli." Elini belimin üzerine koydu. "Az önce benim gibi düşünceleri duymak istediğini söyledikten sonra zihnime girdi." Karr kahkaha atarak omzuma vurdu. "Bizim arsız ölümlüye bak sen. Seni gördüğüm ilk anda bu kadın hepimizin ağzına sıçar demiştim ve haklı çıktım." Bana bir dosta, müttefikine bakar gibi baktı. "Ben de mi kehanet işine girişsem acaba ne yapsam?"
Reklam
Hiçbir dindar insan bugüne kadar Einstein'ın söylediği şu şeyi söyleyememiştir: "Eğer haklıysam, aşağıda belirttiğim fenomen bir güneş tutulması sırasında Afrika'nın Batı Kıyısında gerçekleşecektir." Ve gerçekleşti de, çok ufak bir ayrıntı farkıyla. Bunun gibi haklı çıkmış tek bir kehanet bile olmamıştır şimdiye kadar inanç dünyasında. Veya itibarını ve bir bakıma yaşamını bu fikrin gerçekleşeceği üzerine yatırmaya istekli birisi de.
Sayfa 104Kitabı okudu
Pirosmani
Pirosmani, entelektüel sanat dünyasına, o dünya ne kadar isterse istesin, girmezdi. Ama bilgi ağacının yasak meyvasini isirdiktan sonra, önceki yaşamının doğal dengesine de dönemiyordu. İki akıntı arasında sıkışmış, " Bu dünyaya yalnız geldim, yalnız gideceğim." deyip duruyordu. Bu kehanet doğru çıktı. İçinde bir şeyler kırılmıştı. Meyhane köşelerinde, " Dost değil bu dünya, istenmiyorsun içinde." gibi sözler mırıldandığı isitiliyordu.
Sayfa 60 - Erast Kuznetsov, Gürcü ressam Nico Pirosmanaşvili üzerine yazısı.
Saatler/Geyikler
doğuya bakan yüzünle bak bana ve kalbimin porselen gibi olduğunu hiç unutma. çocuk gibi olduğumu söylemiştin zaten. çocuk gibi yaz- dığımı biliyorum bu kitapta. kırmızı mürekkeple boyanmış bir çocuk başı uyuyor kalbimde. fosforlu gözleri açıklanamayan şeylerin merkezi gibi. tıpkı bunun gibi açıklanamayan şeylerin merkezi olsun isterdim
İlk Yahudi Katliamları
Böylece Avrupa’nın en büyük ve en kalıcı dehşetlerinden biri başladı. Gördüğümüz gibi vahiy metinleri İsa’nın ancak tüm Museviler Hıristiyanlığa geçirilip diğer tüm inançsızların yok edilmesiyle dünya hazırlandıktan sonra dönebileceğini kehanet ediyordu. Metinler bu görevlerin Tanrı tarafından gerçekleştirileceğini ima etse de Münzevi Piyer ve müritleri bu işe el atmanın kutsal ödevleri olduğuna karar vermişlerdi. Böylece Avrupa üzerinden Güneydoğuya ilerlemeye başlayan Haçlı ordularına, Avrupa’ya ilk anti-Semitik güruh cinayetleri deneyimini yaşatan Münzevi Piyer’in Halkın Haçlıları (People’s Crusaders) grupları eşlik ediyordu. Halkın Haçlıları, Yahudilerin vaftiz edilmeyi (baptism) kabul etmelerini talep edip geri çevirenleri öldürerek Mainz, Trier, Metz, Köln ve diğer şehirlerdeki Yahudi semtlerini işgal ettiler. Yerli rahipler ve aristokratlar onları savunmaya çalışmış olsa da binlerce Yahudi öldürüldü ve bu, kısa zamanda her Haçlı Seferi’nde tekrarlanan korkunç bir gelenek halini aldı. Halkın Haçlıları caniliklerini beraberlerinde Kutsal Topraklama da taşıdılar. Çoğu Doğu Akdeniz’e ulaşmadan ölse de geriye Haçlı şövalyelerinin bile korktuğu korkunç Tafurlar (Tafurs) kalmıştı. 1099’da Kudüs düştüğünde şehrin Müslümanlarının ve Yahudilerinin katliamından büyük ölçüde Tafurların sorumlu olduğu söyleniyordu.
Reklam
Kehanet transı başka durugörü deneyimlerine benzemez. Diğer trans halleri gibi duyusal algılardan soyutlanmak değil, kıpır kıpır bir okyanusa gömülmektir. Her şey hareket eder. Sonsuzluğun ortasında mutlak pragmatizme ve evrenin kendi başına hareket ettiğinin, değiştiğinin, kurallarının değiştiğinin, bütün bu hareketlilik içinde hiçbir şeyin daimi ya da mutlak olmadığının, herhangi bir şeye dair mekanik açıklamaların sadece belirli koşullarda geçerli olduğunun ve duvarlar yıkılınca eski açıklamaların geçersizleştiğinin, yeni hareketlerle savrulup gittiğinin farkındalığına, bu kesintisiz farkındalığa ve talepkâr bilince varılır. Böyle bir transta görülen şeyler derin ve çoğunlukla sarsıcıdır. Bütünlüğünüzü koruyabilmek için var gücünüzle savaşmanız gerekir, ama bunu başarsanız bile o derin transtan çıktığınızda içiniz değişmiş olur. -Çalıntı Günlükler
Sayfa 222 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
Alfred Adler bireysel psikoloji üzerine;
Bireysel psikoloji iki bakımdan bir kehanet niteliği taşır: İleride ne olacağını açıklamakla kalmaz, Yunus Peygamber gibi olacak şeyin olmaması için ne olması gerektiğini de söyler bize.
Sayfa 23 - Say yayınları
Nesnelerin doğasından niçin şikâyet ediyoruz? O kendini iyi niyetle ortaya koydu. Yaşam, değerlendirmeyi bilirsen, uzundur. Ancak kimisini doymak bilmez bir açgözlülük esir alır, kimisini yüklü bir iş gereksiz uğraşlara zorlar. Kimisi şarapla sarhoş olur, kimisi üşengeçlikle sersemler, kimisine her daim başkalarının kararlarına bağlı olan bir hırs işkence eder, kimisini ticaret aşkı kazanç umuduyla tüm karaları ve denizleri dolaşmaya zorlar; kimilerine savaş tutkusu işkence eder, bazen başkalarını tehlikeye atar, bazen de kendileri için kaygılanırlar. Bazıları daha üstün insanlara yaptıkları gönüllü kölelik kabilinden, kıymeti bilinmeyen hizmetlerle kendilerini tüketir, birçoklarını da başkasının talihine duyduğu arzu ya da kendi halinden şikâyet esir alır. Değişmez bir hedefi olmayan, tutarlı hareket etmeyen ve bir türlü tatmin olmayan birçok kişi kararsızlığından ötürü her daim yeni planların içine gömülür; kimileri rotalarını belirlemelerini sağlayacak hiçbir ilkeyle tatmin olmaz; kader onları aylaklık edip esnerken ele geçirir, öyle ki şairlerin en büyüğünün kehanet gibi beyanındaki şu sözünün gerçeği yansıttığından hiç şüphem yok: "Yaşadığımız, yaşamın kısa bir bölümüdür. " Dolayısıyla bu kısa aralık yaşam değil, sadece zamandır.
Bir gün yakınlarının sürgününü sefaletini, ve ölümünü düşünmeye içimizden kim cesaret edebildi? Ve bunu düşünmeye istemli olup da uyarıyı uğursuz bir kehanet gibi reddedecek olan, bu felaketleri düşmanlarının ya da can sıkıcı öğütçülerin dosdoğru başına indirmeyecek olan kim peki?
Reklam anlamaya, öğrenmeye değil, umut etmeye yol açtığı ölçüde kehanet sözüdür. Reklamın söyledikleri önceden var olan hakikati (nesnenin kullanım değerinin hakikatini) değil, yaydığı kehanet göstergesinin gerçekliği aracılığıyla sonradan gelecek bir doğrulamayı varsayar. İşte bu reklamın etkili olma tarzıdır. Reklam, tüketicinin reklamın söylenmini benimsemesi yoluyla, günlük yaşamın gerçek olayı haline gelecek olan nesneyi bir sözde-olaya dönüştürür. Burada doğru ve yanlışın kavranılamaz olduğu görülüyor, tıpkı seçimin yoklamaları gibi, bu yoklamalarda gerçek oyun kamuoyu yoklamasını mı izlediği (ki bu durumda oy artık gerçek bir olay değil, ipuçlarına dayalı tahmin modelleri olmaktan çıkıp gerçekliği belirleyen etmenler haline gelmiş yoklamaların yerine geçen şeydir) yoksa yoklamanın kamuoyunu mu yansıttığı bilinmez. Burada içinden çıkılamaz bir ilişki söz konusudur. Tıpkı doğanın sanatı taklit etmesinde olduğu gibi, günlük yaşam da modelin kopyası olur.
Sayfa 148Kitabı okudu
1.252 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.